Ülkemizde futbolun çok düşük bir seviyeye indiği zaten Milli Takım’ın performansından belli oluyordu. Ama Milli takımlar, lig’deki takımlardan kuruluyor ve lig takımlarımızda uluslarası maçlara çıktığı zaman gerçek seviyemizin ne olduğunu açık seçik anlıyoruz. Dün G.Saray takımında Melo’dan başka oynamaya niyetli pek oyuncu yoktu. Zaten tuhaf bir 11’le sahaya çıkılmıştı. Gol atmamız gerektiğine göre Olcan ve Bruma’yı neden dışarıda bıraktığımızı da anlamıyorum.
Sahaya dizilişimiz 4-1-3-2 şeklindeydi, çok süratli oyuncularla yaptıkları kanat atakları ile bizi yıktılar. Güya dörtlü savunmamız vardı ama 6 ve 18. dakikada yediğimiz iki golde de hep ikiye iki yakalanmıştık. Benim bildiğim alan savunması yapmak iyidir ama 18 içinde gol tehlikesi olan yerde alan savunması biter, adam adamaya geçilir. İlk golde Semih, ikinci golde Chedjou rakibin nerede olduğunun farkında bile değildiler ve rakip bomboş kaleye şut attı.
Aslında üzülmememiz gerekir. Hızlı futbol nasıl oynanır, kanatlardan nasıl hücum edilir ve gol pozisyonu nasıl hazırlanır konusunda iyi bir ders aldık. Devamlı geri pas oynayan ileriye doğru hiç hamle yapmayan bir takım nasıl maç kazanır, bunu bana kim anlatır bilmiyorum. 4 tane gol yedik ama isteselerdi 8’de olabilirdi. Peki karşımızdaki takım bu dünyanın en kral takımı mı? Cevap; Hayır… Şu an Alman ligi’nde 14. durumda. 8 maçta 2 galibiyet, 1 beraberlik, 5 mağlubiyeti var. 10 gol atmış, 14 gol yemiş. Benim bildiğim önceden iyi hazırlanmış bir takım 5 dakikada gol yemez. 18. dakikada 2-0 mağlup olmaz. Ama balık baştan kokar, bir yılda 3 antrenör değişirse bir takım nasıl gelişebilir ki… Hele kulüp başkanı kaçmaya hazırlanırken… Bir de oyuncular paralarını alamamışken…