22 Nisan Pazar günü ilk aşaması yapılan Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir ilk gerçekleşti. 1958 yılından beri ilk defa ikinci kez aday olan bir Cumhurbaşkanı seçimlerin ilk aşamasında ikinciliğe düştü. % 27,2 oy alan Sarkozy, % 28,6 oy alan François Hollande karşısında ikinci olabildi. Ancak seçimlerin beklenmeyen sonucu sağ blokta Marine Le-Pen'in, babasının 2002 seçimlerinde elde ettiği rekor oyu geçerek eriştiği % 17,9 oranıydı.
Fransız seçmeni Sarkozy'ye kızgın. Sarkozy'nin son günlerdeki göçmen karşıtı ve 'İslamofobİ' çıkışlar sağdan ümit ettiği oyu alması için yeterli olmadı. Fransız onu, 2007 yılından daha kötü durumda olmalarından sorumlu tutmakta. Göreve geldiği günden beri 'zenginlerin Cumhurbaşkanı' damgasını yiyen Sarkozy, Fransa'nın alt ve orta sınıfları için kabul edilemez bir aday oldu. Marine Le Pen'in yabancılara ve elit sınıfa karşı söylemi, alımgücünün azalması ve işsizlik konusunu öne çıkaran konuşmaları, onun eski komünist seçmenlerden bile oy almasını sağladı. Kuzeydeki eski madenci şehri Hénin-Beaumont'da aldığı % 35 otranındaki oy bu eğilimin en açık göstergesi.
Le Pen şimdi Sarkozy'nin 6 Mayıs seçimini kaybetmesi olasılığı üzerine politikasını geliştirmekte. Kaybedilen seçimden sonra UMP'nin (Halk Hareketi Birliği) krize girip parçalanması sonrası sağ oyların önemli bir bölümünün Le Pen'in partisine kayması beklenmekte. Le Pen Haziran ayında yapılacak parlamento seçimlerinde önemli kazançlar elde edebilecek.
İlk pazarın seçim sonuçlarından sonra avantajlı durumda görünen Hollande'ın seçilme olasılığı büyük olmakla beraber, garanti değil. Kamuoyu araştırmaları 6 Mayıs seçimlerinde Hollande'ın % 54 oy alarak % 46 oy alacak olan Sarkozy'yi geçeceğini göstermekte. Sol aday Mélenchon'un aldığı oyların % 91'inin ve Le Pen oylarının % 27'sinin Hollande'a gideceği öngörülmekte. Sarkozy'nin tek şansı, daha sağa kayan bir kampanya içerisinde, devamlı hücumlar ve seçim öncesi yapılacak televizyon tartışması ile Hollande'ın siyasal söylemlerinin etkisini azaltmak ve seçmeninin sandığa gitmesini engellemek.
22 Nisan seçim gününden hemen önce Sarkozy, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in de desteğini alarak, Schengen bölgesinde yeniden pasaport kontrolü uygulama projesini açıkladı. Böylece Avrupa Birliği'nin en önemli özelliklerinden biri olan sınırların geçirgenliği ortadan kalkmış olacak. Euro krizinin aşılması için Merkel ile yaptığı işbirliği ikiliye 'Merkozy' adını kazandırmıştı. Sarkozy 15 Nisan'da konuşmasında A. Merkez Bankası'nın birinci hedefi olan enflasyon kontrolü görevinin değiştirilerek büyümeyi desteklemesi gerektiği tezi sonucu oy aşkına Merkel ile de ters düştü. François Hollande ise inançlı bir 'Avrupalı' resmi çizmekte. Bugüne kadar herhangi bir bakanlık görevinde bulunmamış olması eleştirilse bile, İngiltere Başbakanı Cameron'un da aynı durumda olması Hollande'ın lehine. Hollande'ın hedefi 'büyüme' ve Avrupa Yatırım Bankası kredileri ile büyük altyapı projelerini finanse etmeyi planlamakta. Almanya ile olan ilişkilerinde Merkel'in kendi politikalarını AB'ye kabul ettirme çabası ile yetinmediğini, AB'nin yalnızca Almanya için çalıştığını 2010 yılında açıklarken, Almanya'nın, Avrupalı ortaklarının sırtından, ebediyen pozitif bir ticaret dengesi ile yaşayamayacağını da belirtmişti.
Hollande'ın seçimi kazanamaması durumunda, AB ülkelerinin, Avusturya ve Belçika dışında tümü, ortanın sağı partiler tarafından yönetilmiş olacak. Bu durum AB içerisinde sosyal demokrat politikaların egemen olmasını engellemekte. Unutmayalım ki Le Pen'in sağ oyları ( % 17,9) ile Mélenchon'un aşırı sol oyları (% 11,1) toplamı % 29 eder ve önseçimde ilk sıradaki iki adayın ikisinin de önünde.