DMaç öncesi medyada, ortaya atılan bir çok tez vardı. Mesela; F.Bahçe oturmuş bir takımdı, Volkan-Egemen ve Meireles’in eksikliği bir şey fark etmezdi. Dolayısıyla F.Bahçe’nin maçı rahat götürmesi bekleniyordu.
Diğer taraftan Trabzon’da ise Cardozo ve Bosingwa gibi iki yıldızla Mustafa Yumlu, Özer Hurmacı ve Deniz Yılmaz eksikti.
Ayrıca geçen yıl F.Bahçe’ye karşı oynamış sadece iki futbolcu vardı. Bu durumda Trabzon’un pek bir şansı olmuyordu...
Ancak teknik adam katkısı da unutuluyor. Maça bir iki gün kala Halilhodzic, takımla tek bir antrenman bile yapmadık gibi demeçler sunuyordu ve nasıl bir futbol oynatacağı da belli olmuştu.
Maç başladığında Trabzon’un santrayı geçmediği, çok geride kurulmuş 4-5-1 alan savunması uyguladığı ve F.Bahçe’nin esas silahı olan kanat ataklarına da fırsat vermeyecek şekilde kanat savunması yaptığı görülüyordu. F.Bahçe maçın ilk devresinde biraz da tedbirli oynadığından ileride çoğalamıyordu. Sonuçta maçın favorisi gösterilen F.Bahçe’nin ilk devrede kayda değer gol pozisyonu yoktu, golü de yoktu..
İlk 45 dakikada sadece 36. dakikada Trabzon forveti Waris’in 18 dışından şutunu kaleci Mert’in mükemmel kurtarışını kayda geçebilirdik.
Maçın ikinci devresinde her iki takımda gol pozisyonuna girmek için çaba gösterdiler. Trabzon'un 3 gol girişimi vardı. F.Bahçe'nin de 3 gol girişimi vardı. Mehmet Topal, ikinci yarı ileriye dönük oynayarak üç gol girişiminin ikisini üretti. Ve bir şutu da direkten döndü. Diğer Fener pozisyonunda şutu atan Diego'ydu. Maçın göze çarpan oyuncular; F.Bahçe de Mehmet Topal, Trabzon'da savunmada tüm kafa toplarını alan Belkalem'di. Her iki antrenöründe oyuncu değişikliklerini pek anladığımı söyleyemem. Bu maçın en önemli tarafı uzun zamandan beri ilk defa Trabzon'da bir F.Bahçe-Trabzon maçının hem tribünlerde hem de sahada huzur içinde oynanmış olmasıydı.. Bu maçın esas gösterdiği her iki takımında henüz lige hazır olmadığıdır.