Birinci yıla bir hafta kaldı.
34 köylünün savaş uçaklarıyla öldürüldüğü bombardımanla ilgili rapor, bilmediğimiz bir sebeple geciktiriliyor.
TBMM Uludere Komisyonu, sadece Türk kamuoyunu değil, BM'yi de yanıltmış durumda.
BM için; dünyanın dört bir yanındaki yargısız ve keyfi infazlarla ilgili çalışma yürüten özel raportör Christoph Heinz üç hafta önce Türkiye'deydi.
Uludere Komisyonu Başkanı İhsan Şener, kendisinden randevu alan Heinz'e 'Raporun 15 Aralık'ta tamamlanmış olacağını' söyledi.
Heinz de bu taahhüde inanarak basın toplantısı yaptı. Tarihi açıkladı.
Takvimler 29 Kasım'ı gösteriyordu.
Sonrasında, 6 Aralık için toplantı tarihi belirlendi.
CHP'i Levent Gök, o gün Ankara dışında olacaktı. Bu tarih bildirilince programını iptal etti. Ancak toplantı, 'raporda bazı rötuşlar yapıldığı' gerekçesiyle 13 Aralık'a ertelendi. Gök, 13 Aralık'ta diğer vekil arkadaşlarıyla Silivri'ye gidecekti. Gitmedi.
Ama toplantı yine yapılmadı.
KEŞKE BENİ KINASALAR
Gök, gerekçesiz ertelemeyi ve toplantının ne zaman yapılacağını soran bir dilekçe yazdı. Aylardır birlikte mesai yaptığı parlamenter arkadaşları nezaketen de olsa bir yanıt vermedi.
Yanıt alamayınca, 'Bu raporun yazımında başka irade var' diye açıklama yaptı. Gök'ün sözleri bugüne dek yalanlanmadı.
Levent Gök dün telefonda 'Keşke beni kınasalar, tekzip etseler' diyordu.
Zaman gazetesinde Habib Güler imzalı haber ilginçti. AK Parti grubu, konu iki kez gündeme gelmesin diye, raporu açıklamak için 28 Aralık'ı bekliyormuş. Bu yönde bir bilgi alıp almadığını sorduğum Gök, 'Hayır bilmiyorum' dedi.
Gök'ün daha önce TVde 'biz de bildiklerimizi açıklayacağız' sözü var. Ne demek istediğini sordum. 'İstediğimiz bilgi ve belgeler gelmemesine karşın, harici araştırma ve çalışmalar yaptık. Birkaç gün daha tahammül edebiliriz. Sonra açıklayacağız' dedi.
RAPORU KİM YAZIYOR
Gök'e raporu kimin-kimlerin yazdığını da sordum.
Facianın meydana gelişi, maddi, somut olguların, yani 'hikaye edildiği' kısmın raportörlerce kaleme alındığını, ancak 'özelliği dolayısıyla sonuç bölümünü raportörlerin yazmayacağını' söyledi.
Kim? Belki sonra öğreniriz ama 'sonuç' bölümünü yazmanın el yakan bir yanı olduğu kesin. Hatta tarihi bir sorumluluk taşıdığı...
Üzerinden asırlar geçse de unutulmayacak, yol açtığı siyasi toplumsal kırılmayı zaman içinde göreceğimiz faciayı aydınlatamadığınızı itiraf etmek hiç kolay olmasa gerek.
Kim bilir ne dolambaçlı, ne dokuz boğumlu cümleler okuyacağız.
Komisyon kurulduktan üç ay kadar sonra Başkan Ayhan Sefer Üstün'le askeri belgelerin gecikmesini konuşmuştuk. Üstün o zaman Meclis Komisyonu'nun her türlü belgeyi isteyebileceğini, talep edilen makamların da belgeleri göndermek zorunda olduğunu söylemişti...
Bugün ise şunu öğreniyoruz: Hazırlanacak raporda, 'Ulaşan belgelere göre vur emrini kimin verdiğinin anlaşılmadığı' ifadesi yer alacakmış.
Yazık.