BU sabah farklı bir ülkeye uyandık. Yaşı, cinsiyeti, toprağı, sosyo ekonomik durumu ne olursa olsun, her iki seçmenden birinin 'AK Parti' dediği bir ülkeye. On yaşındaki iktidar partisinin, ilk kez seçimlere girdiği, 2002'den başlayarak; 2004 yerel, 2007 genel ve 2009 yerel seçimlerinden sonra; beşinci seçimden rekor oyla çıkması; açık ve sıra dışı bir zaferdir.
Bu zaferin, ilk bakışta okunabilen; iç içe geçmiş iki temel anlamı mevcut: Türkiye'deki seçmenlerin yarısı, -birer 'homo economicus' olarak- 'Ben gündelik hayatımdan memnunum' demiştir. Ki bu mesaj da hepimize, iktidar partisinin ekonomi politikalarıyla dönüşen 'yeni orta sınıf inşasının' tescillendiğini göstermelidir.
Sonucun yansıttığı ikinci güçlü anlam ise şu: 'Homo economicus'lar, günlük hayatına doğrudan etki etmeyen, dahası 'başkalarının sorunu' gibi algıladığı Kürt meselesi, ifade özgürlüğü gibi yakıcı sorunları, ancak AK Parti'nin çözebileceğini düşünüyor.
(Yüzde 10 barajının bu sonuç ve mesajlardaki payını ölçememenin, esaslı bir zafiyet olduğunun altını çiziyorum.)
CHP: BEŞ PUAN, BEŞ PUANDAN ÇOK FAZLASI
Kılıçdaroğlu liderliğindeki 'yeni CHP''nin aldığı yüzde 26'yı, iki eksende değerlendirmeli: Hedef ve beklentiler ile zaman aralığı. Sonucu yalnızca, 'yüzde 30' çıtası üzerinden 'başarısızlık' diye yorumlamak; zaman faktöründen koparmak anlamına gelir. Bu da sığ ve hakkaniyetsiz bir yaklaşım.
(Ki, genel merkezdeki açıklamasından, Kılıçdaroğlu'nun kendisi için 'başlangıç' saydığı miladı, Kurultay tarihi olan Mayıs 2010 değil, kadroların değiştiği Kasım 2010 olarak gördüğünü anlıyoruz)
Bu açıdan bir önceki genel seçimlere göre 5 puanlık artış, milletvekili sayısının yükselmesi de dikkate alındığında hezimet değil, 'nispi' de olsa başarıdır. Öte yandan Kılıçdaroğlu liderliğindeki beş puanlık artış, iktidar partisinin AKP'nin anayasayı tek başına değiştirme ihtimalini kaldırması bakımından da kritik bir önem taşıyor.
MHP: KARANLIK DİZAYNIRLARA CEVAP
Eylül 2010'dan başlayarak 'baraj altı' planlarının öznesine dönüşen ve baraj altı kalsın diye belaltı komplolara maruz kalan MHP'nin aldığı oy oranı, karanlık siyaset dizaynırlarına iyi bir cevap olmuştur herhalde. 'Milletin sağduyusu' MHP'de, mağduriyete duyulan tepki sonucu, CHP'den oy geçişkenliği olarak tezahür etmiş görünüyor.
BDP: CİDDİ SIÇRAMA UMUT
36 bağımsız adayın TBMM'ye girmesi, BDP açısından ciddi bir sıçrama, Kürt siyasi hareketinin talepleri; daha önemlisi bu taleplerin şiddet ve silahtan arındırılmış biçimde hayata geçirilmesi açısından yaşamsal önem taşıyor. Daha ümitli olmak için nedenlerimiz var.
Sonuç olarak, yüzde 50'yi aşmış bir oy oranı, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın her an, attığı ve atacağı her adımda arkasında kuvvetle hissedeceği bir destek özelliği taşıyor.
Ama bu orana bakıp daha bugünden koştur koştur başkanlık rejimi, Çankaya'ya çıkış, bir sonraki başbakan konularını tartışmadaki telaş, anlamlı durmuyor doğrusu. 15 Haziran'da sona ereceği köpürtülüp duran bir 'eylemsizlik kararı' önümüzde dururken, bu tartışmalar lüks! Bugün tüm siyasi aktörlerin temel önceliği, bu tarihin yol açtığı derin kaygıyı gidermek olmalı. Siyasetin odağında insan hayatı duruyorsa tabii.