Ölüm neden bu kadar kutsal bu topraklarda?
Dik kayaların dibinde, paramparça olmuş o kapkara enkaz fotoğrafına öylece bakakalır; bin bir emek, kaç uykusuz geceyle büyütülmüş çocukların acısına yanarken kalbimizden yükselen öteki soru:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ifadesiyle, 'Her şeyi göze alarak' havalanan helikopterdeki askerlerin 'böyle' ölmemesi çok mu zordu?
Siirt'te düşen helikopterle, 2012'nin, 'kaza bilançosu' şöyle oldu:
- 16 Mart 2012 Afganistan Kabil'de düşen Skorsky: 12 şehit
- 5 Eylül'de Afyon'daki mühimmat deposu patlamasında: 25 şehit
- 18 Eylül'de Bingöl-Muş karayolunda saldırı sonucu: 10 şehit
- 10 Kasım'da Siirt'te düşen helikopter: 17 şehit.
64 evladın, sıcak çatışmaya girmeden 'kazara' kaybıdır söz ettiğimiz.
Ve emin olun, böyle olunca, şehit dendiğinde o gencecik çocuklar daha az ölmüş olmuyor.
'Modern' silah sistemlerini Skorsky diye adıyla anınca, yarım kalan hayatlar tamamlanmıyor.
Kazayla ilgili 'soruşturma açıldı' deyince de ateş sönmüyor.
Ve o kavurucu soru: Yoksa göze alınan 'her şey'in içinde, güvenlik açığı, helikopterin eskiliği de mi vardı? Nedir kutsal olan?
Yavaş ölümü beklemek
DÜN pat diye 17 hayat söndü. Sevenlerini ve sevdiklerini sönmeyecek bir yangına atarak gittiler.
Bugün-yarın da 'yavaş ölüm'lerin haberlerini bekliyoruz. Öylece...
Açlık grevleri bugün 61. gününde. Yazarken 60. gündü. Siz bugün okuyacağınız için 61 yazdım. Gece sabaha evrilirken kimsenin hayatını kaybetmemesini içimden dileyerek.
Aslında bugün ansızın beklenmedik bir girişimle açlık grevleri sona erecek olsa bile pek çok hayat için yine geç kalınmış olacak. Organlar ağır ağır ama çok ağır biçimde tahrip oldu.
'İrademe saygı duyun, bilincim kapanırsa müdahale yapılmasın' diye cezaevi yönetimlerine dilekçe vermeye başladı grevdekiler.
Yine de bir adım, hala çok kıymetli.
Cezaevlerinden ölüm haberi gelmemesini sağlamak, bugün her şeyin önünde ve üzerinde. Yavaş ölümü beklemeyelim.
Sırf annesiniz diye
SIrf kadınsınız diye harika bir politikacı olamazsınız.
Sırf profesörsünüz diye yanlışlıklardan muaf tutulamazsınız.
Merhamet denen o evrene, atılan imzaların sonuçlarını bilmek de dahildir.
İnsanlık suçu işlemek, canı size emanet binlerce köylünün hayatını karartmak için, illa elinize silah alıp birine doğrultmanız gerekmiyor.
'Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir' sözünüz hatırlardayken, 'acemiydim' demeniz inandırıcı değil.
Üç yıl yönettiğiniz bu ülkede, 3 bin 500 köyün boşaltılmasından sorumluyken, 28 Şubat'tan mağduriyet devşiremezsiniz.
Sırf annesiniz diye nihai onay makamı olduğunuz kötülüklerden vicdanınızı aklayamazsınız.