Demek ki neymiş? '80'ini devirmiş' birini yargılamak; ne manasız, ne de hukuken imkansızmış.
Videla, dün Cordoba'daki duruşmada, savunmasını odalarımıza taşıyan ekranlarda nasıl da masum görünüyordu...
Binlerce insanın işkence altında, gözaltında kaybedildiği günlerde çekilmiş siyah-beyaz fotoğraflardaki o sonsuz muktedir, o delici bakışlarından zerre eser yoktu.
Zamanın; saçlardaki, kaşlardaki, yüz kıvrımlarındaki yanıltıcı izleri işte.
Arjantin eski diktatörünün ömür boyu hapis cezasına mahkum olduğu o salonda, çocukları, gözaltında kaybedilmiş yaşlı anneler de vardı. Biri şöyle dedi:
'Oğlumu 30 yıldır bir daha göremedim. Ama bugün biraz olsun huzur duydum.'
Üzerinden sadece üç ay geçti, unutmayalım: 12 Eylül 2010 referandumundaki 'evet' kampanyasının temel argümanı '12 Eylül 1980 darbecilerinin yargılanması'ydı.
Tam da bu nedenle, eğer gerçek bir hukuk devletinden söz ediyorsak, 'Netekim orası Arjantin' diye espriye vurulup geçiştirilemeyecek kadar önemli bir konu bu.
SACİT KAYASU'YU HATIRLAYAN VAR MI?
Şimdi sınav zamanı. Bu kadar 'esaslı' bir anayasal dönüşüm, meydanlarda hoş bir sada olarak mı kalacak?
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Kenan Evren'in yargılanması konusunda, 'Ne yargılanır ne de yargılanamaz derim' cevabını vermişti.
Pek çok hukukçu da geçici 15. madde kalkmış olsa bile, 30 yıllık zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle, darbecilerin yargılanamayacağı görüşünde.
Peki Sacit Kayasu'yu hatırlayanınız var mı?
Sacit Kayasu, Adana Cumhuriyet Savcısı'ydı. Bundan 10 yıl önce, Evren'in yargılanmasını talep eden iddianame hazırladığı için meslekten ihraç edilmişti.
EVREN İÇİN 30 YILLIK ZAMANAŞIMI YENİ BAŞLADI
Kayasu'yu aradım: Kenan Evren'in 'zamanaşımı' dolayısıyla yargılanamayacağı tezleri konusunda ne düşünüyordu?
Yanıtı çarpıcıydı:
'Değil 30 yıllık zamanaşımının dolması, zamanaşımı daha yeni başlıyor' dedi.
Hukukta usulün, esastan önce geldiğini, bir davanın açılmasını engelleyen 'hukuki ve fiili imkansızlıkları' hatırlatan Kayasu, şunları söyledi:
'Geçici 15. maddenin orada durması hukuki ve fiili imkansızlıktı. Yani o madde olduğu sürece kimsenin dava açma hakkı ve imkanı yoktu. Kimsenin dava açma hakkının olmadığı bir ortamda, dava açmak imkansızken zamanaşımı süresi işleyemez. Yani zamanaşımı süresi 12 Eylül 2010'da başladı.'
-Yani Kenan Evren hakkında dava açılabilir mi?
-Hiç şüpheniz olmasın. Ama ceza davası için vatandaşın önce savcılığa suç duyurusunda bulunması, savcılığın da soruşturma başlatması gerekir. Ama 12 Eylül'den zarar gördüğünü söyleyen bir vatandaş, hukuk mahkemelerinde, idare mahkemelerinde tazminat, hakların iadesi davalarını doğrudan kendisi açabilir.
- Peki bazı önemli hukukçular, zamanaşımı süresinin dolduğunu neden bu kadar rahat ifade edilebiliyor?
-Onlar hukuka ihanet ediyor. Bütün iş kafalarda başlayıp kafalarda bitiyor. Bu arada şunu da söyleyeyim. Yarın 1402'lik bir arkadaş gelecek. Onun için dava açacağız.
Kayasu'nun meslekten ihraç edildiği için, avukatlık bile yapamadığını hatırlıyordum.
Meğer, AİHM'de açtığı davayı kazanınca, avukatlık yapma hakkı doğmuş Kayasu'nun. Ancak İstanbul Barosu, yaptığı iki başvuruyu da reddetmiş.
Üç ay önce, Türkiye Barolar Birliği'nin kararıyla avukatlık yapma hakkını kazanmış.
Geçici 15. maddenin mağduru Savcı Kayasu, şimdi İstanbul Barosu'na kayıtlı ve 12 Eylül mağdurlarının avukatı.