Aslında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, salona gelişinde, bu konuda konuşmama kararındaymış. Kısmen bize hissettirdi de. Ama orada bulunma sebebimiz TÜBİTAK Ödülleri Töreni olsa da Diyarbakır gezisine dair sorulardan geri durmadık. TÜBİTAK Başkanı Nükhet Yetiş'in tüm sitemlerine rağmen, ısrarcı da olduk.
Ancak Cumhurbaşkanı bizden daha kararlıydı. Yarın çıkacağı geziye, özel anlam yükleneceği izlenimi verecek bir ifadeden özenle kaçındı.
'Bütün illerimizi nasıl ziyaret ediyorsam, Diyarbakır'ı da öyle ziyaret edeceğim. Mesela geçen hafta Adana'daydım' dedi. Geziyi, 'son gelişmelerin ardından mı planladığı' sorusuna 'Daha önce planlamıştım' demekle yetindi. Kentteki programı sorulduğundaysa 'Nasıl gittiğim her ilde, valiliği, garnizonu ziyaret ediyorum, şehrin ileri gelenleriyle görüşüyorsam burada da görüşeceğiz' dedi.
BAYDEMİR İLE GÖRÜŞECEK Mİ
Olası bir Gül-Baydemir buluşmasının haber değeri nedeniyle, 'Şehrin ileri gelenlerine, Büyükşehir Belediye Başkanı dahil mi?' sorusuna fırsat olmadı. Sızan bilgiler, Cumhurbaşkanı'nın, 'Osman Baydemir'in havaalanında karşılaması' değişkeninden bağımsız olarak, bu teması istediği yönünde.
Gül, gazetecilerin son hamlesini 'Töreni gölgelemek istemiyorum' diye karşıladı. 'Ama bu geziniz için özel bir beklenti oluşmuş durumda' hatırlatmamıza ise 'O ayrı' dedi. Gül'ün ihtiyatlı tavrı, tasarlanmış bir özeni yansıtıyor. Ancak bu özen, beklentinin yüksek olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
TANRIKULU'NUN HATIRLATTIĞI
CHP Parti Meclisi üyesi Mesut Değer, beklentinin daha çok iş dünyasını temsil eden kesimlerde yüksek olduğu görüşünde.
Partinin yeni yüzü Sezgin Tanrıkulu, farklı düşünüyor: Gül'ün, Diyarbakır'a ilk kez, Cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra geldiğini hatırlatıyor: 'O zaman (buraya sık sık geleceğim) demişti. Üç yıllık ara sık sayılmasa da ikinci kez gelmesi önemlidir.' Tanrıkulu, şehrin Cumhurbaşkanı'ndan 'gerginliği azaltacak mesaj' beklediğinin altını çiziyor:
'Sayın Cumhurbaşkanı ilk gelişinde, sorunun demokratik standartların yükselmesiyle çözülebileceğini söylemişti. Bütün mesele o çıtanın ne zaman yükseleceğidir. Çıta yerinde duruyor.'
Peki CHP'nin Güneydoğu Raporu? Beş aydır çalışılan raporun uzadığı eleştirisini hatırlattığımda, Tanrıkulu, şöyle diyor:
SORUNUN ADINI BİZ SÖYLÜYORUZ
'Rapor çıktı çıkmadı diye CHP'yi baskı altında tutmak doğru değil. Sorunun ne olduğu belli. Herkes biliyor. Biz de adını söylüyoruz. Kürt sorunu, insan hakları temellidir.'
Tanrıkulu'nun sözleri neye işaret ediyor?
Bugüne dek, yönü ekonomi temelli çizilen Güneydoğu Raporu'na bakış da 'içindekiler' kısmı değişecek görünüyor. 'Böyle mi?' diye sorduğum Tanrıkulu, bu konunun, etraflıca bir sonraki MYK'da ele alınacağını belirtti. Rapor üzerinde uzun süredir çalışan ve 'insani kalkınma' ekseninde GAP'a işlerlik kazandıracak yeni öneriler getiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran da yeni yapıda, Komisyon'un değişeceğini paylaşıyor.
Rapora ilişkin Eylem Planı'na göre, sırada 10 il daha var. Nisan ayında raporun tartışmaya açılması, haziranda da kesinleştirilmesi öngörülmüş.
Ancak, parti yönetiminin yeni kompozisyonu ile 'iki dil' ve 'özerklik' tartışmalarının takvim örtüşmesi, CHP'nin çözüm arayışına farklı bir doğrultu kazandıracak gibi duruyor.