'Masanın üzerindeki anlaşma oldukça basitti. İki taraf savaşa son vermeye, reformların yapılması, genel bir af ilan edilmesine ve bu Kürt milliyetçilik hareketinin tamamen yasal bir şekle dönüştürülmesine ve adil bir şekilde yaşama kararı aldılar.'
Bu ifadeler, kısa adı ICG olan Uluslararası Kriz Grubu Türkiye/Kıbrıs Direktörü Hugh Pope'tan alıntı. Ankara'da üç kişinin ölümüyle sonuçlanan terör saldırısının olduğu gün, TEPAV'da 'PKK'nın Silahlı Mücadelesine Son Vermek' adlı bir rapor açıklandı. Pope'un, yuvarlak masa düzenindeki toplantıda yaptığı sunumda, en az raporun içeriği kadar dikkat çekici ve yeni sorular doğuran anekdotlar dinledik.
'ÖCALAN'A EV HAPSİ BİLE'
Yazı girişinde Pope'a atfen alıntıladığım, 'genel af' planı, bunlardan sadece biri. O sunumda Pope, Habur öncesinde, 'ev hapsi de dahil olmak üzere Öcalan'ın hapis koşullarının da konuşulduğunu da aktardı.
Bugüne kadar, hükümetin doğrulamak şöyle dursun, tepki gösterdiği, 'genel af', 'Öcalan'a ev hapsi' gibi konuların 'bir masada anlaşma maddesi olarak' tartışıldığını uluslararası bir STK'yı temsil eden kıdemli bir İngiliz gazeteciden dinlemek, fazlasını Türk kamuoyunun bilmeyi hak ettiğini göstermiyor mu?
Üstelik yine sunumundan aldığımız notlara göre, rapor hazırlanırken, hükümet kaynakları, bakanlar ve resmi yetkililer, 'bütün kapıları açmış ve geniş zaman ayırmışlar.'
Dolayısıyla hükümetin, bilgi ve zaman konusunda ICG'ye gösterdiği cömertliği, kendi kamuoyuna da göstermesini beklemek en doğal hakkımız.
Üstelik MİT-PKK görüşme kayıtları, -bir dönem için bile olsa-, PKK'nın resmen muhatap alındığını ve meşruiyet kazandığı bu kadar açık gösterirken.
Başbakan Tayyip Erdoğan, kayıtların sızmasının ardından gelen eleştirileri (ki, beklendiği kadar güçlü olmadı) 'bunlar daha devlet ile hükümet ayrımını bilmiyor' diye karşıladı. Bu cevap çok anlamlı görünmüyor. Ortaya vaktiyle siyasi bir irade açıkça konulduğuna ve devlet görevlileri de iktidardan talimat almaksızın bu görüşmeleri yapamayacağına göre, hükümetin sorumluluğu ortada.
Ama sorun burada değil. Sorun eksik kalan parçalarda saklı. Patlayan her bomba boğazımızı düğümlese, konuşmayı zorlaştırsa da, MİT-PKK görüşmesi, ülkenin bu en yakıcı sorununda, daha bilmediğimiz ama bilmemiz gereken çok şey olduğunu anlatıyor.
'BELEDİYELERDE KOMİSERLER VAR'(!)
Pope, sunumu sırasında 'diğer taraf' diye nitelediği Kürt siyasi hareketiyle ilgili çarpıcı bir gözlemini de aktardı. Raporu hazırlarken 'sahaya da indiklerini' belirten Pope, 'Güneydoğu'daki bazı belediyelerde kapılarda komiserler var. PKK'lı mı KCK'lı mı bilmiyorum. Ama olmaz. Hem merkezi bütçeden para alıp hem şiddet, kesinlikle kabul edilemez' dedi. Rapor kapsamında bir de BDP'ye 'tavsiye' vardı: Siyasi boykot sürmemeli. Önce Meclis'e gelin, sonra hak ve taleplerinizi anlatın.