Habip Soluk yeni Ulaştırma Bakanı. Aynı bakanlığın müsteşarıydı. Dünkü devir teslim töreninde Binali Yıldırım'ın arkasından ağladı. Yıldırım'a 'Sizi anlatmaya kelimeler yetmez' dedi.
Ahmet Kahraman yeni Adalet Bakanı. Aynı bakanlığın müsteşarıydı. Hükümetçe hazırlanan ve çok tartışılan yargı reformunda, yoğun mesai harcadı.
Osman Güneş, yeni İçişleri Bakanı. Aynı bakanlığın müsteşarıydı. Son olarak, Kayseri Büyükşehir Belediyesi'yle ilgili iddialarda 'bir şey yok' anlamına gelen yazıya, önce vali, sonra müsteşar olarak imza attığı haberleri nedeniyle tartışıldı.
Ulaştırma, Adalet ve İçişleri Bakanlarının, seçim öncesinde 'çekilmesi', bir anayasa hükmü. 114. maddeye göre 'çekilen' bakanların yerine beş gün içinde, ya TBMM'den ya da 'dışarıdan bağımsızların' atanması gerekiyor.
Bir kere, üçü de 'çekilen' bakanlarla yıllardır yoğun mesai içindeki üç müsteşar, anayasa maddesinde 'ya/ya da' diye öngörülen ilk seçeneğin tanımına girmiyor. Yani milletvekili değiller. Dolayısıyla, üç müsteşarı anayasadaki diğer seçenek olan 'dışarıdan bağımsız' olduklarını varsaymak zorundayız...
1961 Anayasası'yla sisteme giren bu düzenleme, 'seçim sürecinde iktidar yanlısı icraatın önüne geçilmesi'ni amaçlıyor. Mantığı da 60 darbesi öncesinde İsmet İnönü'nün bindiği trenin yolda durarak üç saat rötar yapmasından dönemin DP'li Ulaştırma Bakanı'nın sorumlu tutulmasına dayanıyor.
AKP hükümetleri öncesinde, istifa edecek bakanların yerine kimin geleceği, seçim dönemlerinin merak konularından biri olur; gerçekten 'dışarıdan' atanan isimler, çoğu kez sürpriz etkisi yaratırdı.
Ancak özellikle bu kez, üç bakanlığa da müsteşarların atanacağını herkes bilip konuşuyordu.
Buna rağmen, üç müsteşarın 'dışarıdan bağımsız' olduğunu savunanlar çıkabilir. O zaman 'dışarıdan bağımsız bir bakan neden ağlar?' sorusuna cevap bulmak zorlaşıyor.
Dünkü devir-teslim fotoğrafları anayasanın 114. maddesinin bir formaliteye dönüştüğünün kanıtıdır. Merak konusu olan ise, Burhan Kuzu'nun bile savunmasına karşın, referanduma konu anayasa paketine neden 114. maddenin eklenmediği...
ADAYLARIN HEYECANI
Dün seçim takvimi açısından önemli bir gündü. İstifa fırtınası yaşandı. 12 Haziran'da milletvekili adaylığı için istifa eden iki isimle, telefonda görüştüm.
On dört yıldır sürdürdüğü ATO Başkanlığı'ndan ayrılan Sinan Aygün, aradığımda odasını topluyordu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşerek mi bu kararı aldığını sorduğumda 'Evet bir görüşmemiz oldu. Kendileri de uygun gördüler' yanıtını verdi.
DYP-ANAP birleşme sürecinde kendisine tahsis edilen manzaralı terası hatırlayarak, 'Genel merkezde yer tahsisi olacak mı?' diye sorduğumda 'Hayır' dedi.
Birkaç günlük bir dinlenmenin ardından bir seçim bürosu tutup yerleşeceğini ancak, ofiste durmayıp esnaf ve semt, köy gezilerine başlayacağını söyledi.
TOKİ ise hükümet icraatının en kritik kurumlarından biri. Başkan Erdoğan Bayraktar, 2007 seçimlerinde de aday olmak istemiş ancak Başbakan Tayyip Erdoğan, mevcut görevinde daha etkin olduğu gerekçesiyle, adaylığına vize vermemişti.
Bayraktar'a hayırlı olsun derken 'Bu kez istediği işareti alıp almadığını' sordum. Güldü, 'Alır gibi oldum ama sanki tam istediğim gibi değildi' dedi samimiyetle.