Ülkemiz jeopolitik konum olarak dünyanın en hassas bölgesinde konuşlanmıştır. Bir dünya cennetini andıran bu güzel coğrafyada yaşamak büyük bir saadet olsa da uğruna birçok bedel ödemeyi de beraberinde getirmektedir. Zira bu topraklarda yaşamak ateşten gömlek giymekle eşdeğerdir.
Bu yüzdendir ki, şer odakları ülkemizi güçsüzleştirmek, yönetilemez hale getirmek, sömürmek ve nihayetinde ele geçirmek için gece gündüz demeden var güçleriyle çalışmakta ve sürekli yeni argümanlarını devreye sokmaktadırlar.
Tarih boyunca ülkemize ve milletimize düşman olan bu şer odaklarının en önemli argümanları da darbeler olmuştur.
I ve II. Meşrutiyet Darbeleri, 31 Mart İhtilâli, Babıâli Baskını; 27 Mayıs Darbesi, 12 Mart Muhtırası, 12 Eylül Darbesi, 28 Şubat Postmodern Darbesi, 367 Garabeti, 27 Nisan e-Muhtırası,17-25 Aralık Yargı Darbesi,15 Temmuz Darbe Girişimi… bu şer odaklarının yaptıkları kirli ve çirkin eylemlere örnek gösterilebilir.
Türkiye ne zaman piyon değil oyun kuran, kendisine biçilen maşalık rolünü reddeden bir duruş sergilemeye başlasa dış güçler ve onların içerdeki kullanışlı işbirlikçileri yeni senaryolarını devreye sokmaktadırlar.
Bu malum odaklar şimdi de seçim sathına giren ülkemizi döviz darbesiyle karıştırmaya ve kaosa sürüklemeye çalışmaktadırlar.
Amaçları ekonomimizi bozarak milletimizin Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Ak Parti’ye olan teveccühünü yok etmek suretiyle çok sevdikleri yıkım koalisyonunu iktidar yapmak olarak özetlenebilir.
Yıkım koalisyonu diyorum çünkü; seçim beyannamelerine ve liderlerinin söylemlerine baktığımızda uçak satmaktan, külliyeyi yıkmaktan, ülkemiz ve milletimiz için elzem olan hayati projeleri durdurmaktan, bazı projeleri yıkıp hafriyatını eskicilere satıp paraya çevirmekten...vs. ifadelerinden başka memleketin, milletin hayrına hiçbir ifade, satır, paragraf bulunmamaktadır.
Tek hedefleri Erdoğan’ı devirmek,16 yıllık kazanımları heba etmek.
Yakın zamanda tanık olduğumuz 17-25 Aralık operasyonlarının, 15 Temmuz alçak darbe girişiminin hedefinde de hep Erdoğan vardı. Şimdiki ekonomik darbe girişiminin hedefinde de Erdoğan var. Çünkü Erdoğan demek Türkiye demektir. Erdoğan demek kalkınma demektir. Erdoğan demek tam bağımsızlık demektir. Erdoğan demek inançlara saygı demektir. Erdoğan demek geri kalmışlığın ve kaosun panzehiri demektir. Onun için güçlü bir Türkiye hayaliyle yaşayan ve bunu büyük oranda gerçekleştiren Erdoğan’ı devirmek tek arzularıdır.
Tam da seçime gitmekte olduğumuz bu günlerde dövizin ani yükselişinin başka bir açıklaması olamaz.
Olamaz çünkü büyümede G-20’de en çok büyüyen ülke olmuşuz, ihracatta rekor kırmışız, turizm tarihinin en iyi döneminde ama buna rağmen döviz yükseliyor.
Bu çirkin oyun yakın zamanda döviz kurlarıyla, petrol fiyatlarıyla oynamak suretiyle Putin’e de yapıldı ama Rus halkı oyunu gördü ve Putin yüzde 74 gibi rekor bir oyla başkan seçildi.
Aynı oyunun değişik versiyonları Brezilya’da yargı darbesi, Venezüella ve İran’da ambargo, Katar’da yalnızlaştırma şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
15 Temmuz’da tanklara direnen kahraman milletimiz bu ekonomik darbe girişimini de yerle yeksan edecek ve 24 Haziran seçimlerinden Cumhur İttifakı alnının akıyla çıkacaktır.
Cennetmekan II. Abdülhamid Han’ı “Kızıl Sultan” yaftasıyla etiketleyerek iktidardan uzaklaştıranlar, nezaket ve kibarlık abidesi Adnan Menderes’i darağacına gönderenler artık o dönemlerin bittiği gerçeğini kabullenmelidirler.
Hiç kimse kusura bakmasın! Bu millet bir daha 27 Mayıslara, 12 Eylüllere, 28 Şubatlara izin vermez.
15 Temmuz’da tankların üzerine üzerine yürüyen, savaş uçaklarına, helikopterlere parmak sallayan milletimizi döviz darbesi ile korkutamazsınız.
Milletimiz dolar değil beş lira, yüzbeş lira da olsa daima liderinin, Erdoğan’ın yanındadır.
İnanıyorum ki bu aziz vatanın evlatları 24 Haziran’da yıkım koalisyonunun oyunlarına, algı operasyonlarına gelmeyecek; oyunu görüp oy ‘unu ona göre kullanacaktır.
Sağlık ve afiyet içinde kalınız.