Akdeniz’de yaşanan mülteci dramını bütün dünyaya-nihayet- cansız bir çocuk bedeni anlattı. Bu kadar dramatik, dayanılmaz bir görüntü olması gerekiyor muydu bu büyük insanlık dramını anlatmak için; hayır tabii ki ama ne yazık ki, içinde bulunduğumuz durum buymuş. Akdeniz ve Ortadoğu’nun enerjinin ve ticaretin merkezi olması ticaret yollarının ve enerji kaynaklarının denetim altına alınması bugün yeni paylaşım savaşının temelini oluşturuyor. İşte mülteci dramı bu ekonomik paylaşım savaşının en katlanılmaz sonuçlarından birisidir. Bütün bu süreçte, Türkiye’nin Suriye politikasından, mülteci sorununa yaklaşımına kadar bütün tezlerinin ne denli yerinde olduğunu da bugün görüyoruz. Ayrıca yine bugün Batı’nın, tıpkı birinci ve ikinci paylaşım savaşlarında olduğu gibi, pazar ve enerji paylaşımı söz konusu olduğunda, insanlıktan nasıl çıktığını da görüyoruz. AB’nin yalnız ekonomisi iflas etmemiştir, bu dramla birlikte, varlık nedeni olarak gördüğü ve anlattığı bütün moral ve insani değerler de iflas etmiştir. Bu çerçevede bu yaşanılan konvansiyonel olmayan yeni bir paylaşım savaşıdır.
Acı bir ironi...
Akdeniz’de bu dram yaşanırken, masum çocukların cansız bedenleri kıyıya vururken, aynı günlerde, İtalyan enerji şirketi ENI Akdeniz’de Mısır karasularında “en büyük” doğalgaz yatağını bulduğunu açıkladı. Şirket yayınladığı bildiride, 100 km lık alandaki doğalgaz yatağının 850 milyar metreküp potansiyeli olabileceğini söyledi. ENI’nin açıkladığı bu rezervin dünyadaki en büyük doğal gaz rezervlerinden biri olabileceği ifade ediliyor.
Mısır petrol bakanlığı da bu keşfi doğruladı. Şüphesiz bu acı bir ironi. Ama çok şeyi anlatan, Akdeniz ve Ortadoğu’da şimdiye kadar olan ve ne yazık ki, bundan sonra da olacakları bize anlatan bir ironidir bu...
Doğu Akdeniz enerji kaynakları, önümüzdeki günlerde, bir politik sorun olarak gündeme taşınacak. ENI nin Mısır karasularında bulduğunu söylediği rezerv, Mısır’da darbeci Sisi yönetiminin kalıcı olması sağlandıktan sonra resmen açıklanmıştır. Oysa biliyoruz ki, bu doğalgaz rezervleri Mısır’da Mursi yönetimi zamanında da biliniyordu. Ayrıca Mursi yönetimi, darbeden hemen önce, Türkiye ile çok önemli ekonomik anlaşmalar yapmış ve Doğu Akdeniz’de doğalgaz arama ve Mısır eneri kaynaklarının Güney Gaz Koridoru ‘na bağlanması da gündeme gelmişti. Şimdi ENI’nin bulduğu en büyük doğalgaz rezervinin sırrı çok açık olarak ortaya çıkıyor. Bu sır, demokratik yollarla yönetime gelen ancak darbeyle yönetimden uzaklaştırılan Mursi’nin Türkiye ile tıpkı Kuzey Irak Kürt Yönetimi gibi enerji işbirliği anlaşmaları yapmasıdır şüphesiz. Çok ilginçtir ki, tam şu sıralar, Türkiye’de PKK oluşturduğu terörle istikrarı tehdit ediyor ama burada PKK’nın amaçlarından birisi de, Türkiye ile Barzani yönetiminin arasını açmaktır. Ancak Barzani bu kirli savaş propagandasının arkasındaki planı gördü ve PKK’nın Kürtlerin siyasi temsilcisi olmadığını ve PKK’nın silah bırakması gerektiğini söyledi. Kuzey Irak Kürt Yönetimi hem refah hem de siyasi meşruiyet için Türkiye ile işbirliği yapmak zorunda. Kürtlerin ticari olarak Batı’ya ve Akdeniz’e Türkiye dışında çıkışları yok.
Güvenli Bölge Kaçınılmaz...
Bu arada Türk ordusu koalisyon güçleri ile birlikte DEAŞ’a karşı operasyona başladı. Bu hiç şüphesiz birçok açıdan önemlidir ama insani olarak Suriye mültecileri için de çok önemli bir adımdır. Türkiye sınırı boyunca oluşturacak bir güvenli bölge bugün artık insani olarak da kaçınılmaz ihtiyaçtır. Ancak bölgeye barışın nihai olarak gelmesi için, bölge halklarının üstünde oturdukları enerji kaynaklarına sahip çıkmaları gerekir. Bundan dolayı Mısır, Kuzey Irak Kürt Yönetimi, Kıbrıs, Türkiye hem kendi topraklarında hem de Akdeniz’deki enerji kaynakları için karşı karşıya getirilmeye çalışılacaktır.
Avrupa, enerji ve Barış...
2030 yılında Eurozone ‘nun gaz tüketiminin tahmini olarak 760 milyar metreküpe dayanacağı sanılıyor. Bu da ithalata bağımlılığının yüzde 80’lere çıkacağını göstermekte. Kısaca söylersek AB ithalatta 240 milyar metreküplük bir artış söz konusu 2030’da. AB, bu enerji açığını ya Rusya’dan karşılayacak ya da Türkiye üzerinden GGK ile... Başka yol yoktur!
GGK’nun en önemli ve en hayati kısmı da TANAP projesi. GGK, Azerbaycan, Orta Asya, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz gaz rezervlerinin Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasını gerçekleştirecek bir koridor. GGK, tam anlamıyla devreye girdiğinde bugün ağırlıkla olarak Rusya ve Almanya’nın denetlediği enerji tekeli kırılacaktır.
Bu aynı zamanda, a) Enerji güvenliği -ki bu bölgede demokrasi, barış ve siyasi istikrar demektir.
b) Yeni enerji fiyatları -ki bu yalnız doğalgaz ve petrolde değil dünya ekonomik çevrimini belirleyen tüm emtia fiyatlarında tam buradan başlamak üzere bir normalleşme demektir.
c) Bölgenin barış içinde entegrasyonu -ki bu da, Balkanlar ve Doğu Avrupa’dan başlayıp Türkiye ve Gürcistan’dan geçerek Azerbaycan’a kadar varan yeni bir birleşik, barış hinterlandı demektir.
Bu açıdan şimdilerde Doğu Akdeniz’de ENI’nin bulduğunu iddia ettiği ve Mısır’da Sisi yönetiminin “bizim” diye doğruladığı doğalgaz rezervi GGK’na alternatif olamaz. Ancak Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak isteyenlerin amacı Türkiye ‘siz bir GGK’nu devreye sokmaktır. Bu, GGK’nun ana damarı Azerbaycan kaynakları için olduğu kadar, Kuzey Irak’taki Kürt kaynakları için de geçerlidir. Ve şu günlerde yeniden teröre başvuran PKK’ye verilmiş bir görevdir de bu… Tıpkı DEAŞ gibi, tıpkı FETÖ gibi... Bu üç yapı, yeni paylaşım savaşının örgütüdür. Bu üç yapının tam şu sıralar savundukları siyasi çizgiye bakın, bizim yeni bir paylaşım savaşı dediğimiz ve yukarıda anlattığımız ekonomik ve siyasi gelişmelerde aynı olduğunu görürsünüz.
Ama yeni bir dünya, bütün bunlara rağmen, kuruluyor.