Yunanistan krizinin sonuçları ortaya çıkmaya başladı. Yunanistan’ın stratejik kurumlarını ve lojistik ticari alanlarını Alman finans kapitali tek tek yutuyor. Yunanistan’ın 14 önemli havalimanının işletme hakkını, Frankfurt Havaalanı işleten Fraport’un alması bile Yunanistan krizinin arka planını için çok önemli bir ip ucudur.
Almanya’da “sol-liberal” makyajla yayın yapan ama bu makyajı kazıyınca Alman faşizminin bütün izlerini bulacağız ünlü Die-Zeit (Zaman) geçen gün THY’nin agresif büyümesinden şikayet ediyordu. Gazete, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, THY konusunda “sorumsuzca” davrandığını ve şirketin kural tanımaz bir strateji izlediğini savunuyor. Die-Zeit’deki değerlendirmede şu ibretlik satırlar var ve tabii ki bize çok şeyi anlatıyor:
“Hiç bir havayolu bu kadar kontrolsüz büyümüyor. 2003 den bu yana THY, yolcu sayısını 6 kat arttırmış. Bu yıl 63 milyonu aşkın kişiyi taşımışlar. Böyle devam ederse Lufthansa’yı yerinden edecek. Almanlar’ da eksiklik olan şey onlarda var: Devletin tam desteği.
Bunu sadece THY yapıyor bir aktarma ile Friedrichshafen’den Mogadischu'ya ulaşımı sağlıyor.
Yıllarca Lufthansa, THY ile ortak çalışma yaptı onu Star Allianz ailesine aldı şimdi ise Türkiye, müşterilerini kapıyor.
Her 14 dakikada bir THY uçağı Alman hava alanlarından birine iniyor yakında bu daha da artacak.
Şimdi birde Anadolu jet geliyor %30 - %40 daha ucuz olduğu söyleniyor.”
Değerli Euro ne işe yaradı?
İlginç itiraflar değil mi? Ama burada bitmiyor itiraf zinciri; yine geçen hafta Almanya’daki Halle Ekonomi Araştırma Enstitüsü (IWH) yayınladığı bir araştırmaya göre, Alman finans-kapitali, başta Yunanistan olmak üzere, Güney Avrupa’yı gerektiğinden fazla borçlandırmış, bu borç servisinin geri dönüşü çok açıklayıcı zaten. Almanya, yalnız 2010’dan bu yana faiz ödemelerinden ötürü 100 milyar Euro kazanmış, Almanya bu süreçte yalnız Yunanistan’ı 90 milyar Euro borçlandırmış. Çok kolay değil mi, ekonomik verimliliğinize göre, kullandığınız para birimi (Euro) aşırı değerli ve bu parayla üretmek yerine ithal etmek ve ucuza borçlanmak çok cazip, borçlanıp kuzeyde üretileni ithal edeceksiniz, silahlanacaksınız, duvara çaptığınızda da size bu tuzağı kuranlar her şeyinize gelip el koyacaklar.
Şimdi yine Die Zeit’den devam edelim; “THY acımasızca, saldırgan bir biçimde büyüyor, Lufthansa’nın müşterilerini kapıyor” diyen Die Zeit, geçenlerde Türkiye’yi NATO’ya şikayet de etti. Hatta, Türkiye’nin NATO’yu kullandığını yazarak bunu yaptı. Gazeteye göre Türkiye, PKK’ye yönelik saldırılarını hemen durdurmalı. Çünkü Türkiye, esasında Akdeniz’e uzanacak bir Kürt devletini engellemek istiyormuş. Yani Türkiye’nin asırlık petrol anlaşmaları yaptığı Barzani yönetimi değil ama PKK, K. Irak petrollerinin sahibi imiş ve Türkiye, PKK’yı yok etmeye çalışarak Kürt petrollerinin dünya pazarlarına erişmesini engelliyormuş. İşte bu değerlendirme de, “Lufthansa size ne yaptı, neden yolcusunu elinden alıyorsunuz” kadar zekayı ancak barındıran ama Almanya’nın aslında ne istediğini ortaya koyan bir değerlendirme...
5 soruda hakikat...
Bölgesel Kürt Yönetimi’nin, Türkiye ile yaptığı tüm enerji anlaşmalarına karşı çıkan, Kürt petrolleri Akdeniz’e ulaşmasın diye, İsrail ve Ürdün ile en akla gelmedik dolapları çeviren yine bu Nazi eskisi Almanlardı.
O zaman tam şimdi, 4. Reich peşindeki faşist Alman sermayesinin güdümündeki devletin 1) FETÖ’nün kaçak savcılarına ne için kucak açtığını 2) PKK dahil Türkiye’ye yönelik her türlü terörü neden desteklediğini 3) Merkel’in Mısır darbecisi Sisi’yi neden kırmızı halıyla karşıladığını 4) Bütün bu “dolapların” merkezindeki Alman sermayesinin temsilcilerinin İran “anlaşma” yapılır yapılmaz neden soluğu İran’da aldıklarını ve İran’ın kapısını aşındırmaya başladıklarını 5) İran’ın da, tıpkı Almanya gibi, neden PKK’ya-neredeyse- kucak açtığını, nükleer anlaşmada İran’la Almanya’nın örtülü kapılar arkasında hangi pazarlığı yaptıklarını anlıyoruz değil mi?
Akbabaların sesi!
Şimdi bütün bunlar olurken, Türkiye’de hala bazı şaşkınların, Yunanistan’ı batıran para politikalarını savunmaları, gereksiz değerli paranın, tam şu dönemde, nasıl bir tuzak olduğunu görmemeleri ve HDP’nin de, ne kadar soyguncu, kan emici akbaba varsa onların dediklerini tekrar etmesi nasıl açıklanır. Geçen gün HDP sözcüleri doları 3 lira da görünce, kendilerince herhalde fırsat bu fırsat deyip, Türkiye ekonomisi hakkında açıklama (!) yaptılar. Açıklamaya bakınca Londra’da konuşlu, Arjantin devlet başkanı Kirchner’in deyimiyle, finans oligarşisin akbabaları konuşuyor sanırsınız. Bunlardan birinin, Türkiye ekonomisi hakkındaki tehdit içeren açıklamasını copy-paste yapıp okudular.
İşte gerçekler!...
Türkiye seçime gidiyor, Türkiye ekonomisi ile ilgili kesin değerlendirmeyi tabii Kasım sonrası yapabiliriz. Ama ben yine de 2. Çeyrek sonu-Haziran- verilerine bakmanızı öneririm. Sanayi Üretim Endeksi, bir önceki aya göre, yüzde 2,4 artmış, ihracat kurun da etkisiyle toparlanıyor, yine yatırım malı imalatı, doğrudan sermaye yatırımı gibi stratejik verilerde de ciddi toparlanma sinyalleri var. İkinci çeyrekte yatırım malı ithalatı ise yüzde 7,1 artmış. Bu veriler, gerekli reformlarda ve destekleyici yatırımlarda çok önemli bir gecikme olmazsa, Türkiye ekonomisinin 2016 başından itibaren sanayi ve ihracat bazlı istikrarlı bir büyüme temposu içine gireceğinin işaretidir.
Tabii ki ciddi gecikmeler ve yapısal sonunlar vardır; ama bu ekonomi, yukarıda da örneklediğimiz gibi, Almanya’yı ayağa kaldıran THY gibi bir başarıyı ortaya çıkarmıştır. Yakında, yine Almanya ve benzerlerinin terörü devreye sokarak engellemeye çalıştığı Güney Gaz Koridoru’na bağlı enerji hatları ve ticari olarak da Çin’le bağlantılı yeni bir ticari çevrim devreye girecektir. Enerji borsası ve yeni ticari geçişler Türkiye’yi enerji ve temel mal fiyatları da belirleyen bir merkez yapacaktır.
Şunu söyleyelim; hiç kimse Türkiye ekonomisini anlatmak için kur üzerinden bir değerlendirme yapmasın, bu cahillik değilse artık kötü niyettir. Sanayici de hiç durmasın, şu günler yatırım için de, yeni pazarlar için de, çok önemli fırsatların olduğu günler. Türkiye, seçimden sonra çok yoğun ve hızlı sermaye girişlerine maruz kalacaktır. Bu da rekabet demektir, Türkiye’de iş yapan herkes bu rekabete, her sektörde, şimdiden hazır olsun.