Marks Londra'ya yerleşmeden 15 yıl kadar önce, John Scott Russell Edinburgh'ta tesadüfen şahit olduğu özel bir tür dalgayı kayda geçirmişti. Bildiğimiz dalgalardan farklı bir dalgaydı bu. Bir defa yalnızdı. Sonra kararlıydı. Yani sanki hiç enerji kaybetmiyormuş gibi görünüyor, yolunu bulsa sonsuza kadar varlığını muhafaza edecekmiş intibaı bırakıyordu.
Marks herhalde Russell'i okumamıştır. Okumuş olsaydı da kayda değer bulmayacaktı. Çünkü bildiğimiz dalgalardan çok farklı bir fenomenle karşı karşıya olduğumuzdan başka pek bir şey bilinmiyordu. Sonradan, elektron, proton gibi temel parçacık isimlerinden ilhamla soliton adı verilen yalnız dalgalar hakkında dişe dokunur bir şeyler öğrenmemiz için, doğrusal olmayan sistemler üzerinde analizler yapabilecek bilgiişlem araçlarının gelişmesi gerekecekti.
Solitonlara temel parçacık isimlerini andıran bir isim verildi, çünkü bu yalnız dalgalar sahiden de bir karakterleri varmış gibi davranıyorlar. Başka yalnız dalgalarla çarpıştıklarında bile, değişmeden yollarına devam ediyorlar.
Yalnız dalgalar elbette sadece suda meydana gelmek zorunda değil. Doğrusal olmayan bütün ortamlarda meydana gelebiliyorlar. Mesela Marks solitonları bilmiyordu ama onun tarif ettiği işçi sınıfı, sosyolojik bir solitondan başka bir şey değildi.
***
Marks tahlillerinde haklıydı; tarihi, sosyoloji ortamında meydana gelen yalnız dalgalar yazıyor. Marks tahminlerinde haksızdı, işçi sınıfı bir yalnız dalga vasfı kazanamadı. Modern çağların tarihini milliyetler yazdı. Hatta Marksist olduğunu iddia eden rejimlerin hüküm sürdüğü toplumlarda bile.
Marks'ın tahlilleri haklıydı, çünkü tarihin gerçekliklerine saygılıydı. Doğrusal olmayan bir tarih var ve olanca gerçekliğiyle kendisini dayatıyor. O dayatmaya direnmezseniz, suyun yüzeyindeki kırışıklıkların içinden nelerin kendilerini koruyarak çıkacağını, hangi dalgaların başka dalgalara karışıp enerjisini tüketeceğini görme şansınız var.
Marks'ın tahminleri ise soğuk, tahlillerindeki heyecandan mahrum, doğrusal bir aritmetiğe yaslanıyor. Newton'un mekaniği gibi... Anlaşılmaz bir şey yok, o dönemde Newton'un kainatın sırrını çözdüğüne inanılıyordu. Darwin nasıl biyolojinin Newton denklemlerini arıyordu ise, Marks da ekonominin ve tarihin Newton denklemlerini arıyordu.
Nötrinoların ışıktan hızlı yol aldığı iddialarının ortalığı sarstığı bugünlerde hatırlatmaya lüzum yok gibi görünüyor ama... Mesele şu ki, bırakın biyoloji, ekonomi veya tarihi, fizik bile doğrusal sistemlerden ibaret değil.
***
Marks'ın tahminlerinin aksine işçi sınıfı bir yalnız dalga vasfı kazanamadı. Ama milliyetlerin her biri birer yalnız dalga olarak tarihi yazdılar ve yazmaya devam ediyorlar. (Hoş olmasa da, gerçeklik bu. Siz yine de, isterseniz temennilerinizi doğrusal denklemler halinde ifade edip kendinizi avutmayı sürdürebilirsiniz.) Kürtlük de istisna değil. O da bir yalnız dalga.
Kürtlerin yaşadıkları toprakların üzerinde dünya tarihinin seyrini değiştirecek birçok savaş yaşandı. Dünyanın kadim medeniyetlerinin birçoğu, o topraklarda çarpıştılar. Dünyanın en eski yalnız dalgalarının pek çoğu Kürtlerin yaşadığı coğrafyadan geçti. Kürtlük yalnız dalgası bu dalgaların hepsine karıştı ama her defasında kendisi olarak çıktı. Nasıl diğerleri de her defasında kendileri olarak çıktıysa...
Kürtler yaşadıkları coğrafyadaki savaşlara bile pek karışmadılar. Yani savaşçı değiller. Savaşçılık, Kürtlük yalnız dalgasının karakteristiklerinden değil. Ama yaşadıkları coğrafyanın ve tarihlerinin bir neticesi olarak, şiddeti bu kadar olağanlaştırmış, bu kadar içselleştirmiş, böyle estetize etmiş bir başka kavim de yok herhalde.
Hani şehirleri vuran kör ve başıboş şiddetin Kürt hareketinin arkasındaki toplumsal desteği zayıflatacağı tahminleri yapılıyor ya... Belki de o şiddet Kürtlere hiç de manasız ve kötü görünmüyor olabilir.
Umarım öyle değildir. Umarım bugünlerde Kürt cephesinden de tok sesli itirazlar yükselir.