Dünyamızın kırmızı alarm veren bir numaralı sorunu (aylardır) salgın, evet.
Ancak yaşlı dünyamızın başka meseleleri de var.
Ekonomik sorunlar, yükselen ırkçılık, gelir de adalet dağılımındaki eşitsizlikler…
‘Süper güç’ ABD’ye bakın…
Patlamamaya hazır (hatta patlamış) bomba gibi…
Belki de bu ‘modern imparatorluğun’ çözülüşü, ‘nefes alamıyorum’ diyen bu öfkeli insanların elinden olacak.
Yeni dünyanın ‘muktedirleri’ kendilerinden olmayanlara yüzyıllardır öylesine zulmettiler ki…
ABD’nin Avrupa’nın Afrika kökenlilerle ilişkileri (daha işin başında) köle-efendi ilişkisi olarak başlamadı mı?
Siyahilere böyle de Amerika kıtasının asıl sahipleri ‘yerli’lere farklı mı davrandılar?
Amerikan filmlerinde yerlileri bize hep kafa derisi yüzen ‘kızıl derili’ lanet adamlar olarak gösterdiler lakin asıl kafatası avcısı ‘Avrupalı beyaz adam’dı.
Mevzu derin.
Yan yollara fazlaca sapmadan, günümüzün en önemli sorunlarından biri olan göç meselesine ve bununla bağlantılı olarak ‘Göç Filmleri Festivali’ne getirmek istiyorum sözü.
14-21 Haziran tarihleri arasında ilki gerçekleştirilmekte olan Uluslararası Göç Filmleri Festivali, göçlerin tarih boyunca tüm milletlerin yaşadığı ortak bir hikaye oluşundan hareketle konu hakkında farkındalık oluşturmayı hedefliyor.
Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle düzenlenen festival salgın nedeniyle ‘çevrimiçi’ olarak gerçekleşiyor.
Dünyanın en geniş katılımlı ve kapsamlı tematik film festivalinde tüm gösterimler ve etkinlikler ücretsiz.
50’den fazla filmin gösterileceği festivalde www.festivalscope.com sitesine üye olmak ve sınırlı sayıda gösterim için önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor.
FİLMLER NASIL REZERVE EDİLİYOR?
Sinemaseverler siteye üye olduktan sonra izlemek istediği filmin linkine tıklayarak videoyu oynatmaya başlıyor.
Seçilen film,‘My Films’ listesine ekleniyor ve film rezerve edilmiş oluyor.
Her film için sınırlı sayıda kapasite olduğundan rezerve edilen filmin 24 saat içerisinde izlenmesi gerekiyor.
İzlenmeyen filmler ‘My Films’ listesinden siliniyor. Böylece bir başka sinemasever için bilet yeniden aktifleştiriliyor.
Festivalin tanıtım toplantısına katılan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sarfettiği bir cümleyi defterime not etmişim.
Şöyle diyordu Soylu: Göç aslında hep var. Dilde var, zihinde var, kültürde var, sözde, sevgide var. Binlerce yıldır göç eden insanlığa kapılarını kapatmayı, kimseyi görmemeyi, kimseyi duymamayı öğütlüyoruz, galiba hata yapıyoruz.
Haklı değil mi Soylu.
‘Yaşadığımız yerler farklı, inançlarımız farklı dillerimiz farklı ama hepimiz aynı hikayenin, aynı göç hikayesinin çocuklarıyız.’
Evet, Hazreti Adem’den beri hepimiz bir göç hikayesinin çocuklarıyız aslında.
Bu yüzden, göçün ruhunu hatırlamanın, göçün duygusunu, sanatını, insanları nasıl kaynaştırdığını, medeniyetleri nasıl zenginleştirdiğini anlatmanın tam zamanı.
Öte yandan, Türkiyemiz dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülke konumunda.
Yükümüz ağır.
Mütemadiyen göçlerin yaşandığı günümüzde ‘Göç Filmleri Festivali’ çok anlamlı bir etkinlik olarak kayıtlara geçiyor.
Unutmayın, dünyanın dört bir yanından 50’den fazla göç temalı film… Atölyeler, paneller, sergiler, söyleşiler…
Şimdiden iyi seyirler.