Hazırlık maçlarında antrenörler skora bakmazlar... Onlar daha çok, futbolcuların ilk yarıdaki performanslarını ne kadar yakaladıklarını, takım oyunundaki anlayışlarında değişiklik olup olmadığını, oyun içindeki disipline ve uyuma bakarlar. Bir de forma şansı verilen oyuncuların ne kadar arzulu olduklarına...
Altı günde, F.Bahçe’nin yedi idmanını izledim. Hepsi kıran kıranaydı… Hatta birçok yönetici sert idmanlarda sakatlıktan çekinirken, futbolcular tam tersine mutluydular... Hatta ara sıra saha içinde tartışmaların olmasını bile arzu edenler vardı. Bunu 8 puan farkın gevşeme değil, tam tersine işi ciddiye almanın ölçüsü olarak görüyorlardı.
Kadlec, Alves’in yanında stoperde henüz hazır değil. Aynı sıkıntı Egemen, Yobo arasında da var. Caner’in yerinde sol bekte oynayan Hasan Ali, orta sahanın göbeğinde oynayan Holmen’de de... Bunun nedeni uzun süre oynamayanların kalite çizgilerinden uzaklaşmaları, oynayanlar ile aralarında bir uçurum olması. ‘24 kişilik aileyiz’ diyen Ersun Hoca bu farkı azaltmak, performanslarını en az iki basamak yukarı çıkarmak için çalışıyor.
Ancak, ligin ilk yarısındaki 11’i devre dışı bırakmak hiç de kolay değil. Topal, Cristian, Alper üçlüsü çok maç yan yana oynamanın avantajını iyi kullanıyorlar. Alper daha hareketli ve diri göründü... En azından devamlı ilk onbirde oynamayı zorlamak istiyor. Sow, Emenike, Kuyt üçlüsüne kimse bir şey diyemez ama bir tüyo vereyim: Emenike ligin ikinci yarısında çok farklı olur. Webo da iyi olursa kim kesilir bilemem ama kalemi eline alan; Volkan ve Topal gibi Emenike’yi ilk onbire banko yazar.
Not:
Başkan ile maça on dakika geç girdik. Birçok kişi bunu F.Bahçe’nin çok canını yakan Kuddusi Müftüoğlu’na bir protesto gibi algılamış... İşin aslı, çocukluğu Alanya’da geçen Başkan ile Alanya köftesi yedik. Onun için geç kaldık... Doğrusu bu.