Maç başlarken dikkatimi çekti. Etrafımdaki insanlar ellerini açmış dua ediyorlardı. Nedeni, 9 puan fark değil, aylardır bekledikleri günde futbolcuların F.Bahçe için hapiste olan başkanları Aziz Yıldırım ve yöneticileri için oynamaları, en azından bir gecelerini mutlu geçirmeleriydi.
Çünkü günlerdir, ziyarete kim gitse, Aziz Yıldırım, İlhan Ekşioğlu, Tamer Yelkovan 'Bizim için oynasınlar' mesajı gönderiyordu.
Aykut Kocaman özel sohbetlerde takımın geçen seneki havayı yakaladığını söylüyordu. Oyunun başında öyle de oldu.
İlk 15 dakikada atılan iki gol ve 25 dakikalık sürede F.Bahçe mükemmel top oynadı.
Kazanma hırsı, mücadeleci yönü ve gol atma istediği üst düzeydeydi. F.Bahçe'nin en yumuşak karnı denilen Ziegler, iki gole de asist yapmış, Mehmet Topuz orta sahayı üçleyerek Cristian'a ileri çıkma şansı vermiş, Alex attığı golün dışında takımı yöneten bir orkestra şefi gibi görünmüş, Emre mücadeleci hırsı ile ağır işçiliğine devam etmişti.
Ama sonra...
HER ŞEYE KABUL DE
Zor maçın kolay geçeğini düşünenler yanıldı. O güzel top oynayan F.Bahçe birden durdu. Bu da normaldi. Yüksek tempoda devam etmesi zordu. Buna da kabul.
Ama ikinci yarıda oyun başlar başlamaz geriye çekilmesine ne demeli?
Fatih Terim'in istediği futbola dönerek kazanacakları maçı altın tepside hediye ettiler.
Tamam Stoch kötü.
Alex mi çıkardı?
Veya Sow'u kenara çekerek Alex'i santrfora almak ne kadar doğru?
Selçuk ile orta sahayı kalabalıklaştırma düşüncesini anlayabiliyorum da, ikinci yarıda duran Cristian'ın oyunda kalmasına anlam veremiyorum.
Defansın panik yapmasının, her topu şişirmesinin, G.Saray'ın F.Bahçe'yi kendi alanına hapsetmesinin tek nedeni, orta sahanın çökmesi, top tutamaması olduğuna göre düzelmenin ilacı Alex'in oyundan alınması mı!
İşte futbol böyle bir oyun.
2-0 da önde olsan, mücadele etmezsen, skoru korumak için geriye yaslanırsan faturası da ağır olur.
Tribünde herkes gördü ama saha kenarında gören olmadı.