Önce Alper ile başlayayım; Bu maça kadar oyunlara hep ikinci yarılarda girdi... Rakip takım yorulunca da 35-40 dakikalık bölümlerde diri göründü. Gençlerbirliği maçında ilk kez onbirde oynadı. İstenilen güçte olmadığı içinde top kazanma, pozisyon üretme rolünu iyi yapamadı. Çabuk tek pas yerine çok adam geçmeyi tercih edince de sırıttı... Meirelles de gününde olmayınca ilk yarıda orta sahanın direnci düştü.
Direnen ve rakibi bozmaya oynayan Gençlerbirliği’nin Gökhan ile Caner’in de kanat bindirmelerine önlem alınca Fenerbahçe son haftalarda alıştığımız tempolu oyunundan çok uzaktı...
Ama sahada kötü oynayan arkadaşları da olsa, “ Siz direnin ben maçı alacağım” diyen sarı saçlı sempatik bir adam vardı..
O da 33 yaşındaki Kuyt...
Topu kazanmak, ileriye taşımak için her yere koştu. Attığı golün habercisi, o pozisyondan önce “kendisini saklayıp, aniden arka direğe koşan” hamlesi vardı. Bunu da ancak Kuyt gibi tecrübeli oyuncu yapardı..
Helal olsun, çalışkanlığı, tecrübesi, enerjisi, efendiliği ve iş ahlakı ile gençlere örnek oluyor.
Gençlerbirliği maçında da “takımın özgüvenini yukarı çıkaran” tek kişiydi..
Aklınıza şu soru gelebilir;
İlk yarıda durgun olan Fenerbahçe’yi tek başına Kuyt mı canlandırdı?
O lokomotif görevini yaptı... Sow, Webo’nun yanına gelip çift santrafora dönülünce, bu kez Caner ile Gökhan’da riske girip kanat bindirmelerine başladılar. Salih’in de oyuna girmesi, en azından orta sahada top kaybını azalttı.
Fenerbahçe ikinci yarıda o kadar çok gol pozisyonu buldu ki, yarısını atsa bu sezonun gol rekorunu kırardı..
Statlar da küfür olmasın diyoruz. Ama dinleyen kim! Basın tribününün önünde sahaya yakın bölgede Gençlerbirliği taraftarları var. Gökhan hucuma çıkıyor, o bölgede koşarken, o insanlar hakaret, küfür ediyorlar... Önlerinde de polis kamerası var... Devamlı kayıt yapıyor... Gökhan sinirleniyor, eli ile o kişilere “yeter susun” diyor. Kimsenin umrunda değil... Ayıp ve saygısızlık. Etrafımdakilere soruyorum..”hepsi içkili” diyor... Nerede kontrol...
Sonuç;
Fenerbahçe kazanmaya devam ediyor...