Nasıl gülsün siyaset bu ülkede? Bunca ekonomik sıkıntı, kadın cinayetleri, trafik terörü, Güneydoğuda savaş varken, nasıl gülümseyebilir siyasetçi bu ülkede, hele hele nasıl gülebilir? Sonra bırakın bu ülkeyi, dünyanın hangi ülkesinde gülebilmiş ki siyaset? Siyaset gerilimle yapılır. Sürekli teyakkuz halinde, sürekli hesaplayan, sürekli uyanık olmak zorundasınız. Rakiplerinizi mat etmek için kendinize güveniyormuş görüntüsü verip, güçlü olduğunuz konusunda taraftar medyamızda sürekli propaganda yapmalısınız.
Masaya yumruk atıp yüksek sesle bağırırsanız karşı taraf kararlığınız karşısında geri çekilebilir.
Üstelik küçümseyici, aşağılayıcı bir; dille alay etme yeteneğiniz varsa bu bizim gibi ülkelerde seçmen gözünde sizin yıldız olduğunuz anlamına gelir.
Yüzyıllarca egemenliği altında yaşadığımız yüce padişah o buyurgan tavırlan ve gür sesiyle hepimizin toplumsal bilinç dışında yaşıyor olmalı ki siyasetçilerimizin bu "imaj"a yaklaştıkça oyları artıyor. Sakin, mizah duygusuna sahip, gülümseyen, gülen, alttan almasını, muhabbet etmesini bilen siyasetçilerimizin sayısı çok az.
Siyaset, ne olursa olsun her durumda, üste çıkma mıdır? Lider dediğimiz kişi hep haklı olan, hiç eleştiremediğiniz, hep yüksek perdeden konuşan biri midir?
Stratejik davranışlar kafesine tıkılmış, farklı görüşleri anlama özürlü, sürekli üstün ve haklı olmaya çalışan bir hayat! Bence böyle bir hayat yaşamaya değmez! Böyle asabi ve sürekli haklı bir lider de benim liderim olamaz! Böyle bir lider bu ülkeye demokrasi falan da getiremez. Dünya değişiyor da yüzyıllar öncesinin asabi, gergin, muhabbetsiz, ürkütücü lider tipi değişmiyor. Türkiye sözde değişim yaşıyor da lider tipi aynı kalıyor, liderler değişse de. Eskiden de gülmezdi çoğunlukla liderler, şimdi de gülmüyor.
Korkarım profesyonel "image maker"lar liderlerin görüntüsünü de bu yönde değiştirebilirler, eğer bu değişimi çıkarlara uygun bulurlarsa!)
Rahmetli Erdal İnönü'yü anımsıyorum, pek kanıksanan zoraki bir liderdi. Hayata şaşırtıcı bir mizah duygusuyla bakardı. Dayanamadı. Erbakan ve Demirel zaman zaman komik liderlerdi ama rahat, gülümseyen, özgürce gülüp, düşünceleri ile dans edebilen liderler değillerdi.
Siyaset yapanlar arasında Osman Bölükbaşı'nın inanılmaz esprilerini, zekâ dolu konuşmalarını anımsıyorum.
Yine de bileşkesi alınırsa Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana gülen, gülümseyen bir siyasete sahip olduğumuzu söyleyemeyiz.
Peki, siyaset gülmek zorunda mıdır?
İnsan kimi zaman gülen hayvan olarak tasvir edilir. Elbette insan hayatının her anında gülemez. Ama insan yaşamı belli bir açıdan bakılabildiğinde gülünecek olaylarla doludur. Hayatın gülünesi boyutlarının farkında olabilme, ufuk açıcı olabilir. Aşağılayarak, alay ederek, kin duyarak, kıskanarak gülmeden söz etmiyorum. Bize sevgi yolunda yürüme olanağı sunabilen, içten, hesapsız, birlikte yaşamaya kapı açabilen gülmeden söz ediyorum.
Karşımızdakini anlama isteğiyle yüklü gülümsemeden, gülmeden söz ediyorum.
Yalnızca bedenimizle gülme değil, ruhumuzun, içtenliğimizin katıldığı tüm insanlığımızla gerçekleştirdiğimiz gülmeden söz ediyorum.
Bu iktidarın belki de liderinin özelliğinden kaynaklanan gererek siyaset yapma eğilimi var. Şişinerek, sürekli haklı kalarak, yandaşlarının şak şakları eşliğinde gürültüyle yapılan bir siyaset. Gülme yok burada. Belki de ayıp.
(Başbakanı tanımıyorum ama bire bir dostlarıyla gerçekleştirdiği muhabbetlerinde bol bol güldüğünü düşünüyorum!) Muhalefette Kılıçdaroğlu'nun mizaha yatkın bir doğası olduğunu sanıyorum ama galiba gülmeye vakti yok. Şu anki ana muhalefet iktidar bunca oyu nasıl aldı sorununa yoğunlaştığı için şimdilik gülmeye, gülümsemeye fırsat verecek rahatlık içinde değil.
MHP'de liderlerinin dışında gülmeyi, güldürmeyi bilen siyasetçiler var ama parti disiplini gülmeden, gülümsemeden ne anlar bilemiyorum. BDP'de de yaman hatipler, zeki, mizah duygusuna sahip milletvekilleri olsa da gerilim önlerini kesiyor.
Ülkemizde gülme yanlış anlaşılıyor: Alay etme ya da sorumsuzluk olarak çoğunlukla. Hafiflik, basitlik olarak.
Ciddi ve sorumlu insan asla gülmez sanılıyor. Gülersek ağırlığımızın kaybolacağı düşünülüyor. Gülmenin bir sorumluluk, anlamlı bir ciddiyet, kalıpları kıran özgürleştirici bir insan olma tavrından kaynaklanabileceği pek düşünülmüyor. Burada postmodern bir hafiflikten kaynaklanan gülmeyi de kastetmiyorum. Malını satmaya çalışan bir satıcının ya da sizi ele geçirmeye çalışan içten pazarlıklı birinin gülmesi de girmiyor ilgi alanıma. Şu kanın aktığı, sürekli gerilimin, adalet zulmünün, ekonomik zulmün yaşandığı ülkemize ferahlık getirebilecek, anlam derinliği olan bir gülmeye gereksinimimiz var. Sorunlanmızı çözmeyi başlatacak bir gülümsemeye, gülmeye muhtacız.
Kulaklan olan siyasetçilerimiz işitsin!