Bu ülkeye bir gün demokrasi gelecek mi? 'İleri' demokrasi geldiğini söylüyorlar, 'bizden olan haklıdır', 'biz milletin kendisiyiz', 'artık kimse bize ne yapacağımızı söyleyemez' diyen katı bir dayatmacı anlayışın üzerine yapıştırılan etiketin adı olmuş, 'ileri' sıfatını alan demokrasi. Cumhuriyetin temellerinde olduğunu ileri sürdükleri dar bir pozitivist anlayıştan farkı olmayan bir din vurgusuyla öne çıkan sığ, ufuksuz bir bakışla yürüyen yönetimin adı mı 'ileri' demokrasi? Evet, bu ülkeye bir gün demokrasi gelecek mi? Yoksa iktidarı alan, 'yaşasın halkın çoğunluğu bana oy veriyor, vesayeti de kaldırdık, dünyayı da iyi okuyoruz' diyerek kendi yönetimine demokrasi adını mı verecektir?
Şöyle tavırları daha ne kadar göreceğiz: 'Kim iktidarda ise demokrat odur. Var mı karşı gelen? Nasıl karşı geliyorsun, utanmıyor musun halkın oylarına karşı çıkmaya? Bizi nasıl eleştirirsin, bizi halk seçti, demokrat olan biziz, bizi eleştirdiğine göre sen vesayet rejiminden yanasın, statükocusun. Artık yok öyle, bize ne yapacağımızı söyleyemezsiniz. Siz züppe aydınlar, zavallı tiyatrocular, ucube sanatçılar. Yıllarca çektik sizden. Artık kurtuluyoruz. Dindar gençlik hepinizin tozunu atıp, 'çok ileri' demokrasiyi kuracak. Yıllarca bizi ezdiniz, görmezden geldiniz, şimdi sıra bizde. Yok, intikam falan almıyoruz, bir daha demokrasiye müdahale olmasın diye sesini çıkarını da darbecilerin yanına katıyoruz. Bizim gibi düşünenlerin egemen olduğu düzen adil düzendir, orada haksızlığa uğrayan, zulüm görenler asla yoktur. Biz biliriz, biz dünyayı doğru okuruz, biz yanlış yapmayız, gürül gürül geliyoruz iktidara, yalnız bu ülkenin değil, orta doğunun da sahibiyiz.'
Bir yanlışı başka bir yanlışla düzeltemezsiniz. Geçmişte yapılan yanlışlardan onlarla hesaplaşarak, hukuku kullanarak kurtulmaya çalışıyoruz. Tamam. Başka birçok yanlışlar yaparak. Neden? Zihniyet değişmiyor çünkü. Türkiye değişiyor da zihniyet değişmiyor. Diktatör değişiyor da dikta yönetimi değişmiyor. Kendisi gibi inanmayan, kendisi gibi yaşamayandan nefreti, iktidarın öfkeli konuşmalarından anlıyoruz. Demokrasi denilen edebin bizim hikmetimizde kökleri elbette var. Bu hikmeti, elbette temiz kalbiyle, özgür düşünme ufku içerisinde, kendisi gibi olmayan 'öteki'sine karşı tahammül, anlayış, 'meveddet'le yüreğinde duyan; edebiyle eleştiren, edebiyle sözünü esirgemeyen, bilgisini sürekli olarak tazeleyip, hakikatin aranmasına kendini adamış dindar kardeşim yaşıyordur. İktidarda da elbette yaşayanlar vardır. Eşitliğin, adaletin, yoksulun, mazlumun yanında olmanın pınarlarından biri değil midir bizim hikmet hazinemiz?
Peki, bu hırs neden? Bu öfke, bu kibir neden? Bu ülkeye bir gün demokrasi gelecek mi? Ne zaman demokrasiyi doğuracak hikmetimiz, bizi 'tedip' edecek?
***
Değişiyoruz. Değişmek kaçınılmaz elbette. Değişmeyen yanlarımız kalıyor öylece bu değişimde. Bu ülkede kendisinden olmayana, 'öteki'ne bakış değişmiyor. Karşıtlar kavga ediyorlar, sonunda değişen ne oluyor? Birbirlerine benzemeye başlıyorlar ufak tefek farklarla. Vesayetle savaşanın nasıl bir vesayetçiye dönüştüğünü ibretle görüyoruz.
Hegel'in diyalektiğinde, kabaca söylersek, çatışan zıtlar, çatışma sonucu dönüşürler. Bizdeki dönüşüm görünüştedir, zıtlardan birinin duruma egemen olup, egemen olduğuna benzemesiyle biter süreç. Elbette bu durum hazindir. Hikmetimizin zenginliğini duyan bizlere hiç yakışmamaktadır.
Siyasette kavgalar olur. Bana göre 'sağlıklı kavga', kavga edenleri dönüştüren kavgadır. Kendi yanlışları, özürlerinden öğrenebilen kavgacıların olduğu bir siyaset bu ülkeye yakışır diye düşünüyorum.
Oysa kavga edenlerden galip gelen taraf mağlup etmeye çalıştığının zihniyetini sürdürüyor.
Sanatın, mizahın, geniş bakışlılığın kanadı değmemiş bir yönetim biçimi, demokratik olabilir mi? Sürekli polemik, sürekli kavgalarla bu ülkeye nasıl zarar verdiğinizin farkında değilsiniz. Genellikle zararı piyasaya, ekonomik göstergelere bağlamayı seviyorsunuz, sayın iktidar. Ama manevi, kültürel zararı da görebilmek gerekmez mi? 2023'e böyle mi gireceğiz? Ne zaman, içtenlikle, kendinize milletin önünde özeleştiri yaparak, onların yüreklerine su serpmeyi deneyeceksiniz? Ne zaman yalnız yandaşlarınızı değil de tüm ülkeyi kuşatan sözlerle bu ülkenin gerilimini yumuşatacaksınız? Ne zaman düşman gördüklerinizden de öğrenebileceğiniz şeyler olabileceğini anlayacaksınız?