Kahrolası Federaller mi?.. Pentagon mu, yoksa Centcom mu?..
Kim bu Amerikalılar yahu?..
Bir iki hafta önce Muharrem, “Amerikalılar beni aradı” demişti… Amerikalılar “Fetullah’ın Türkiye tarafından usulünce istenmediğini” söylemişler Muharrem’e…
Önceki gün Nazlı Çelik bir daha sordu;
“Sizi arayan Amerikalılar kimdi?!..”
Cevap verdi Muharrem;
“Onu söyleyemem. Ama seçimi kazanırsam açıklarım. Beni arayan Amerikalıya mesaj gönderdim, ‘ismini açıklayayım mı?’ dedim. O da, ‘yok şimdi açıklama, ben senin seçimi kazanacağına inanıyorum, kazandıktan sonra benim ismimi açıklarsın’ mesajını verdi!.. (Erdoğan’ın Pensilvanya’dan icazet aldığı martavalını da kimin söylediğini 25 Haziran’dan sonra, yani Başkan olunca açıklayacaktı. Ulan bu bir taktik de olabilir. Beni seçin, kim o Amerikalılar öğrenin!..)
Velhasıl Amerikalıların kim olduğunu seçimden sonra, başkan olunca açıklayacakmış?!..
Yalnız dikkat!..
Amerikalı değil, Amerikalılar… (Mesaj gönderdiği bir Amerikalı var. O başka…)
Yani bir grup Amerikalı toplanmış, (isimleri lazım değil!) Muharrem’i seçmişler, arada bir arayıp kendisini bilgilendiriyorlar…
İyi de neden o Amerikalıların kim olduğunu söyleyemiyor Muharrem?..,
Neden ‘24 Haziran’dan sonra söylerim’ diyor…
Daha da önemlisi neden Muharrem?!..
O Amerikalılar neden Muharrem’i destekliyorlar
O Amerikalılar Türkiye’deki seçimlerde neden Muharrem’in kazanacağına inanıyor?.. Kuantumcu İzotop Muharrem olduğu için mi?..
Arayanlar neden İsviçreli bilim adamları değil de Amerikalılar?!..
Almanlar, Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar, Mikronezyalılar, Kongolular..vs, de arıyorlar mı?..
Amerikalılar Muharrem’le irtibata geçiyor… Ona, seçimi kazanacağını söylüyor…
Antiemperyalist CHP’ye bu müjdeyi Amerikalılar veriyor?!
Fetullah da, Türkiye’de hangi işadamının hangi alüftenin tuzağına düşeceğini ta Pensilvanya’dan biliyordu, arayıp müdahale ediyordu ya…
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı Paul Henze’in, ‘‘12 Eylül darbesinin yapıldığı gün Başkan Carter’ı arayıp; “Our boys did it!..” (Bizim çocuklar başardı) dediğini biliyoruz…
Demem o ki yeni bir şey değil bu. Paul Henze de içimizden birilerini arıyordu vakti zamanında…
Ee, boşuna, “Amerikan oğlanları” demiyoruz biz!..