Eğitim fakültesine ilk başladığım yıl eğitime giriş dersi hocamız eğitimin tanımını "bireylerde istendik değişiklikler yapmak" olarak yapmıştı.
Ben ömrü hayatımda eğitimi "birbirine benzer tek düze bireyler yaratmak" diye bir tanımlayanı görmedim. İçinizde böyle bir tanım duyan olduğunu da sanmıyorum. Ama üniversitelere yerleştirme işlemi bittikten sonra son derece anlamsız yorumlar yapılmaya başlandı. Öyle yorumlar yapılıyor ki, sanki biz üniversitelere öğrenci yerleştirirken öğrencileri o kadar birbirine benzer bir şekilde yerleştirmeliyiz ki mezun olduklarında aynı mesleği, aynı şekilde yapan bireyler ortaya çıksın. Bunu söyleyenler olduğunu söylesem şaşırırsınız ama şaşırmayın bunu söyleyenler var. Bakın bu yorumlar içerisinde en ilginç olanı, üniversitelerin bölümlerine yerleştirilen öğrencilerin ÖSS puanlarının ilden ile, üniversiteden üniversiteye çok farklılık göstermemesi gerektiği, hatta vakıf üniversitelerine alınan burslu öğrencilerle burssuz öğrencilerin puanları arasında çok farklılıklar olmasının eğitimi olumsuz etkileyeceğini savunan görüşte olanlar var. Herhalde bu görüşü ortaya atan kişi üniversite eğitimini anaokulu zannetti ya da üniversite eğitiminin ne demek olduğunu yeterince bilmiyor.
Burslu öğrencilerle burssuz öğrenciler arasında ÖSS'de oluşan puan farkının üniversite eğitimi sırasında hiçbir anlamı yoktur. Üniversite eğitimi lise eğitiminin devamı değildir. ÖSS bir üniversite yönlendirme değil, sıralama sınavıdır. Artık şu ÖSS'yi ilahlaştırmaktan vazgeçin. ÖSS sıralama yapan basit bir sınav. Eğer ÖSS üniversite eğitimi için gösterge olsaydı bağışlasınlar beni ama özel yetenek sınavıyla yerleşenlerin ne üniversitede ne de iş yaşamında şansı olmazdı. Ama bakın başarılı oluyorlar.
Üniversite kavramı "tiniversal" kavramından gelir. Yani üniversite küresel bilgi üreten ve bu bilgiyi toplumun yararına kullanan kurumdur. Üniversite ilkokul değildir. Üniversiteye yerleşen öğrenci üstünde önlük, elinde çanta okula gidip gelerek üniversal eğitimi alamaz.
Geçen yaz Harvard Üniversitesine gitme şansım olmuştu. Orada bir profesöre sormuştum, 'derslerde yoklama alıyor musunuz' diye. Hoca gülerek "burası üniversite buraya herkes bir şey almaya gelir ve isteyen istediğini alır.
Bu konuda kimseyi zorlayamayız demişti. Şimdi bunun üzerine şunu söylemek sizce mantıklı mı? "Efendim bize 2000 tane makine mühendisi lazım ama makine mühendisliği seçecek öğrencilerin ÖSS puanları 320-340 arasında olsun" neden? Bunun altındakiler makine mühendisi olmazlar mı? Böyle bir mantık olur mu, tabii ki olamaz.
Üniversiteye yerleşen öğrencilerin hangisinin iş yaşamında veya akademik yaşamda diğerinden daha başarılı olacağını söyleyebilirsiniz ki. Ama zaten yukarıda bahsettiğim görüşte olanların niyeti doğruyu bulmak değil. Niyetleri insanları sığ ve gündelik düşünmeye yöneltmek. Bu ülkede üniversite eğitimini meslek edinmek olarak tanımlayan bir zihniyetten başka ne beklenebilir ki.
Ülkemizde üniversite mezunu olan kaç kişi ikinci bir bölümü okuyor veya yüksek lisans yapıyor. Dünya ortalaması ile bir karşılaştırın. Yaşam boyu eğitimde hangi noktadayız ve şimdi eğitimin tanımına tekrar bakın. Üniversite eğitiminin nasıl olması gerektiğini tekrar düşünün.
Kurumları yıpratmak için altyapısı olmayan, dayanağı olmayan söylemler geliştirmek sadece ülkemize zarar verir.
Amacımız daha iyiyi yakalamaksa yapıcı ve geliştirici öneriler sunmak zorundayız. Ancak o zaman ülkemizin geleceği için doğru işler yapmış oluruz.