Benim babam bir hikaye anlatırdı bana; adamın birinin koyun sürüsü varmış her akşam sürüsünü ahıra koyar sonra evine gidermiş. Gece yarısı da gelip kontrol edermiş. Bir gece oğluyla birlikte kontrole gelmiş kendisi üşenmiş uzakta beklemiş oğlunu göndermiş. Oğlu ahıra girdiğinde koyunlarını çalmaya çalışan birini görmüş ve arkadan yaklaşıp beline sarılmış. Babasına bağırmış, baba üşendiğini için oğlum al getir demiş oğlu çekiştirmiş ama gücü yetmemiş. Tekrar bağırmış “baba gücüm yetmiyor” baba tekrar “oğlum bırak gel o zaman” bu sefer de adam çocuğa sarılmış çocuk kurtulamıyor. Çocuk “baba o beni bırakmıyor” demiş. Şimdi aynı şey dershanelerin başında dershaneler bırak işimi yapayım diyor MEB “olmaz” diyor. Dershaneler “o zaman sen yap” diyor ama nafile o da olmuyor.
Milli Eğitim Bakanlığı son günlerde bir adet edindi, her hafta başı valiliklere bir yazı gönderiyor. Yazıların konusu ve amacı belli de içerikleri oldukça komik. Amaç dershanelerin kapatılması sürecini yönetmek ama bunu yaparken o kadar ilginç yöntemler deniyor ki insan şaşıyor. Dershanelerin dönüşümü veya kapatılması ne derseniz deyin iyi yönetilmesi gereken bir süreç çünkü bu kurumlardan dolayı gerek istihdam gerekse toplumsal fayda açısından etkilenecek yüz binlerce insan var. Dolayısıyla iş uzadıkça kafalar karışıyor ve panik başlıyor.
Bu sürecin yönetilmesinde iki temel sorun var. Birincisi dershaneler 1 Eylül 2015 yılında kapatılmaz. Fiili olarak dershaneler bugün hatta ocak 1 itibarıyla kapatılmıştır. Çünkü özel öğretimde bir yıl sonrasında faaliyet göstermeniz için ocak ayı itibarıyla yeni dönem kayıtlarınıza başlamanız gerekiyor. Ama gelin görün ki MEB dershanelerin dönüşümü için eylül ayını salık veriyor ki bu da hem çalışan insanları hem de dershane kurucularını ciddi paniğe sürüklüyor. İkincisi ise Anayasa Mahkemesi kararı, bu karar geciktikçe insanların yeni döneme ilişkin hem iyimser hem de kötümserlikleri artıyor. Ama bir taraftan da dershane işi yapanlar kafaları karışmış şekilde kaderlerine razı ama ne olacağını bilemeden süreci takip ediyorlar.
Gelelim MEB’in valilik yazılarına; MEB ilk önce seviye belirleme sınavı yapan kurumlara karşı çıktı. Sınavları iptal etti. İlginç olan sınavları zaten dershaneler değil özel okullar veya dönüşüme razı olan kurumlar yapıyordu. Sonra bu da yetmedi MEB dönüşüme razı olan hatta dönüşmeye başlayan kurumların reklamlarına karşı çıktı. Hatta komik olan MEB yazısında yasaklanan sloganlar yazıyordu. “ sınavlara hazırlar” “hem dershane hem okul” gibi sloganları yasakladı. Sonra en bomba yazı geldi her ne sebeple olursa olsun ilan vermek, reklam yapmak, tabela değiştirmek, sınav yapmak yasaktır dedi ve yapanları kapatın dedi.
Şimdi bir daha okuyun üstteki paragrafı; dershaneler dönüşmeye çalışıyor ama MEB diyor ki “dur yapmazsın ben seni dönüştüreceğim”. Dershaneler diyor ki “zaman geçiyor öğrenci bulamam” MEB diyor ki “eylülde ben dönüştüreceğim.” Peki nasıl olacak bu kadar insan sizin dönüştürme dediğiniz süreçte kaderini sizin keyfinize mi bırakacak. Neden bu insanları anlamıyorsunuz. Bu insanlar on yıllardır bu ülkeye eğitim hizmeti veriyor bu insanların kaygıları haksız olabilir mi? Çünkü kurumu dönüştüreceksiniz ama hayatını oraya yatırmış kurucu ne olacağını bilmiyor. Çalışan öğretmene sizi atayacağım dediniz henüz tık yok. Diğer çalışanlar zaten kaderini bekleyen kürek mahkumu gibi bekliyor.
Şimdi bir düşünün, bütün toplumu bu kadar yakından ilgilendiren bir karar almışsınız ama bu kararı hayata geçirirken ne kadar keyfi hareket ediyorsunuz. Kurumlar kaderine razı aldığınız kararın uygulamasını bekliyor. O zaman siz de gerekeni yapın ve gece gündüz çalışıp bu insanların geleceği ile ilgili bu kadar önemli bir konuda lütfen hızlı hareket edin. Bu sözüm hem MEB’e hem de Anayasa Mahkemesi’ne ikisi de elini çabuk tutmalıdır. Ne olacaksa çabuk olmalı ki insanlar ruh sağlığını kaybetmesin. Yazıktır günahtır, bu insanlar vergi kaçırmadı, bu insanlar memlekete zarar verecek işler yapmadı. Bu insanlar eğitimci ve onlar sizlerden sadece hak ettikleri saygın muameleyi bekliyor. Lütfen siz de sizi yetiştiren bu eğitimcilere hak ettiği değeri verin en azından onlara saygı duyarak.