Özellikle Türk medyasının aslında içi boş 'şöhretler'den oluştuğunu, aydınımızın, akil insanımızın neredeyse yok denecek kadar az sayıda olduğunu gördük. Daha doğrusu baskılar esnasında ayıldık ve etrafımızın yükte ağır pahada hafif 'abiler' ve 'ablalar'la dolu olduğunu deneyimleyerek öğrendik.
Ama hadi bunları bir kenara bırakalım ve sadece 'barış süreci' üzerinden medyayı yeniden değerlendirelim. Sanki bu on yılda tüm keller görünmemiş gibi yapalım.
***
Son günlerde tüm televizyon kanallarında, gazetelerde ve internet sitelerinde 'süreç nasıl işleyecek' haberlerini, tahminlerde bulunan köşe yazarlarını, çekilme güzergâhlarını açıklayan yorumcuları okuyor ve izliyoruz.
Çoğunun tek bir ortak özelliği var; konuya dair hiçbir donanımlarının olmayışı.
Bakıyorum; 'vur de vuralım, öl de ölelim' haykırışlarının yükseldiği bir ortamda 'yol haritası' gayet detaylı anlatılıyor canlı yayınlarda. Oysa bu yapılanın hayli riskli olduğunu azıcık aklı çalışan biri bile anlayabilir.
Bakıyorum; daha ortada hükümet kanadının açıklanmış bir yol haritası olmamasına, geçmiş yıllarda kalkışılmış 'süreçlerin' kanlı finallerine rağmen köşelerde 'engin' yorumlar yer alıyor.
Kandil'i görmemiş, PKK'yı tam anlamıyla tanımamış, bilgisi olmayan, Kürt meselesine sadece 'abc' düzeyinde hâkim olan gazeteciler sonuç ve yaşanacakları yazıyor.
Adeta sıradan bir siyasi konuyu, bir grup toplantısını yorumlar gibi rahat, sorumsuzca kalem oynatılıyor. Yaşadığı şehre bahar gelenler sanıyor ki dağlara da bahar geldi. Sanıyor ki tüm koşullar uygun. Sanıyor ki 'ha' deyince her şey gerçekleşebilir.
Oysa bilmiyor ki bölgede karların erimesi bile yaz aylarına denk geliyor. Kar erimeden PKK'lıların hareketi çok zor.
Sanıyorlar ki Kandil'le aralarındaki iletişim çok kolay. Telefon edip 'çekil' deniyor.
Oysa bilmiyorlar ki çoğu zaman bir haberi ulaştırmak dahi 10 günü buluyor.
Üstelik bunları bilmek için sadece okumak yeterli!
Ragıp Duran gibi Celal Başlangıç gibi bölgeyi tanıyan isimleri arıyor gözler ama onların yerine ne kadar meselenin cahili varsa onlar konuşuyor. Cengiz Çandar'ı da unutmamak lazım. Çandar Kürt meselesine ve bölgeye dair konuşma hakkı olan ender isimlerden. Keza Nuray Mert de öyle...
***
Henüz ne olduğu belli olmayan 'akil adam' listeleri ve üzerine yapılan yorumlar bile düzeyin ne noktada olduğunun göstergesi aslında.
Unutmamak lazım ki 'süreç' oldukça riskli. Rüzgâr tersine döndüğü anda dökülecek olan yine kan olacak. Ve muhtemelen geçmiştekilere benzemeyen bir şiddetle dönüş yapacak!
***
Diyeceğim odur ki; sürece ve yaşanacaklara dair bilgi sahibi olmak, gelişmeleri takip etmek istiyorsanız şayet, biraz seçici olmaya çalışın. Köşe yazarlarının durumu malum. Yarın hesap sorsanız yazdıklarının dahi arkasında durmazlar. O yüzden gelin konunun uzmanı dışında kimsenin 'tahminlerine', 'yol haritalarına' aldanmayın.
Mutlaka Kürt medyasını da takip edin. Zaten 'temkinli' yazarların çoğu da şimdilerde 'fikirlerini' onlardan araklıyor!