Son zamanlarda etrafımızda pek de olumlu şeyler yaşandığını söyleyemeyiz.
İnsan 'negatif'ten kaçmanın yollarını bir şekilde bulmalı. Belki de biraz da bu sebeple bu hafta 'light' konuların içinde olmayı tercih ettim. Mesela dün köşemde katıldığım bir yemek kursunu anlattım. Aslında rahatlıkla tüm haftam hayatımın akışını 'hafiflet'mekle geçti de diyebilirim.
Suşi yapma dersleri dışında bol sinema filmi, yeni kitapları okumaya başlamak, birtakım seminerlere katılmak, tiyatro oyunlarını takip etmek hayatın gerçek dertlerinden az da olsa kopmama yardımcı oldu...
Size de tavsiyem baş edemeyeceğiniz dertlerle karşılaştığınızda ilgi alanlarınızı derhal değiştirmeniz olacak...
Arkadaş, eş, iş, siyasi, parasal her ne konuda bunalıyorsanız, ipin ucunu hemen bırakın!
Hayat dertlerinize objektif bakabilecek hale gelmeniz için ilgilenebileceğiniz binlerce yeni alan sunuyor size.
Mesela Kevin Spacey'in 3. Richard'ını izlemeye gideceğim birazdan (yazısı ancak haftaya yetişir)... Perşembe 'aile dizilimi' olayına gireceğim. Cumartesi 'Meleklerden ne istersek o olur' iddiasında bulunan Beki Erikli'nin seminerine katılacağım...
Durun aslında şu melek olayına biraz daha girelim. Bence hepimizin bu tip 'umut'lara fazlasıyla ihtiyacı var.
Geçen hafta yakın bir arkadaşım aradı. Sesi coşkulu. 'Sana bir şey anlatacağım ama bak sakın alay etme, tamam mı?' dedi. Alaycılığım meşhurdur, bilirsiniz... Ama bu arkadaş kolay kolay alay mekanizmama takılanlardan biri değil. Onunla kafalarımız birbirine epey yakın çalışır...
'Tamam tamam, söz. Hadi anlat!' dedim. Arkadaşım, bir kitap okumaya başlamış, adı; Meleklerle Yaşamak'mış. Kitap hepimizin melekleri olduğu ve bizim isteklerimizi yerine getirmek, hayatımızı kolaylaştırmak üzere hazır beklediklerini ama biz istemediğimiz sürece harekete geçemediklerini anlatıyormuş. Elbette şimdi benim size aktardığım kadar basit bir şekilde değil. İşin kendine göre bir mantığı ve felsefesi varmış. Arkadaşım dedi ki 'Kitap meleklerden bir işaret istediğinde mutlaka o işaretin verileceğini iddia ediyor ve meleklerinizden size kuş tüyü göndermelerini isteyin diyor. Ama çok aranmayın, mutlaka önünüze çıkacaktır diyor. Bu satırı okumayı bitirdiğimde 4 yaşındaki kızım 'anne bak sana hediyem var' diye seslenerek yanıma geldi, elinde bir kuş tüyü vardı. Gözyaşlarımı tutamadım ve çok etkilendim' diyor.
Elbette derhal aynı kitaptan bir tane satın aldım ve okumaya başladım. Henüz bitirmiş değilim ama bu tip konulara inanmakta, bel bağlamakta zorlanan biri olduğum için her an kitabı bırakabilirim de. Ama arkadaşım cumartesi günü kitabın yazarı Beki Erikli'nin seminerine yazdırmış beni. Mutlaka gideceğim. En azından içinden meleklerin ve kuş tüylerinin geçtiği bir gün geçirmiş olurum!
Woody Allen'ı eleştirmekten korkmayın!
Çok uzun zaman önce bırakmıştım ben köşe yazarlarının sinema eleştirilerini okumayı...
Zaten meslektaşlarımın arasında 'Bu söylüyorsa mutlaka iyi bir şeydir' diyebileceğim taş çatlasa dört kişi vardır.
Uzun lafın kısası, yine gözüme ilişti bazı sinema yazıları.
Woody Allen'ın yeni filmi 'Paris'te Gece Yarısı' hakkında müthiş övgüler, büyük büyük laflar etmişler.
Hatta 'Bugüne dek izlediğim Paris'te geçen filmlerin en iyisi' ve 'Paris'i en iyi anlatan film' yazan bile vardı...
Neyse...
Woody Allen candır, sözümüz yok.
Filmine gitmek için de can attığım doğrudur. Ama film ne Allen'ın en iyi filmi ne de Paris'i en iyi anlatan film! Pes doğrusu...
Konu tam da Allen'a yakışacak kadar sıra dışı. Ama sinema işi bu, bazen harç doğru karışmıyor, bir şeyler yerine oturmuyor.
Elbette zevkler ve renkler tartışılmaz. Kiminin yüksek zevkleri, kiminin düşük beklentileri vardır, ona da sözümüz yok. Ama mevzu bahis Woody Allen diye eleştirmekten korkmayın. Çünkü Woody Allen bunu hak edecek kadar kısır bir sanatçı değil!
Okura önemli not: Dün bilgisayarımda bir sorun meydana geldi. Ve yazdığım yazıdan bazı kelimeler uçtu gitti. Düzelttim ama gözümden kaçan yerler olmuş. Mesela ben 'vasat' yazmışım o kendiliğinden 'haşat' a dönüşmüş! Editörüm de haklı olarak bilinçli yaptığımı düşünmüş. Neticede; dünkü yazımda gözünüze çarpan hatalar affola!