B.
Burası bizimdir demek bir iddiadır. Bu iddiayı ispatlamak ise çeşitli suretlerle mümkündür. Bir bütün olarak ortaya çıkar ve "biz" ile kastettiğiniz kalabalığı sokarsınız iddianıza karşı duranların gözlerine; yahut oranın size ait olduğunu gösteren kültürel mirası gösterirsiniz ve dersiniz ki "bak burada bir tarih yatıyor burayı bizim kılan."
Maatteessüf fakat altını çizmeliyiz: "Biz"in sorunu büyük. Aynı duygu ile çarpmaz oldu kalplerimiz nicedir, öyle üç beş senelik bir kopuş değil bu. Yürekleri en son Kıbrıs Harbi'nde müşterek çarpan millet, çok değil bir iki sene sonra sokaklarda birbirine ateş eder hale geldi. Köşe başları tutuldu, suikastlar tertip edildi, meydanlarda yürüyüşleri, mitingleri ve hep yek diğerini telin eden nümayişleri gördük. Alevi'yi Sünni'ye, Kürt'ü Türk'e, Muhacir'i Anadolulu'ya düşman etmeye çalışan bir el var. Yolda görsek tanımayız ama bu elin olduğuna yemin edebiliriz. Hânis de olmayız üstelik. Yetmedi Fenerbahçe Galatasaray dedi gençler, birbirini bıçakladı. Fetö fitnesi, bölünmüşlüğü evlere kadar soktu. Nihayetinde bugün dönüp şöyle bir baktığımız vakit şöyle bir hakikatle karşılaşıyoruz: Evet hâlâ çok kuvvetli bir sosyal kapısı elimiz var fakat gençlerimizin çoğunu küresel çetelerin planlarına ikna olmuş görüyoruz. "Biz"den olmaktansa büyük insanlık ahalisinin bir parçası olmaya inanan gençler var dört bir yanda. Global değerleri bizim değerlerimize tercih ediyorlar yetmiyor bunun kavgasını da veriyorlar ve "biz" aşağılarken söyledikleri şey aslında son derece ironik. Alaturka ve demode buluyorlar bizi.
Her neyse bir başka jenerasyon gelir ve bu tıkanmışlık da açılır hiç şüphe yok. Fakat buranın bizim olduğumuza dair en kuvvetli delilimiz olan kültürel hafızamıza da kastetmiş durumda küreselci akıl. Anadolu'nun ve Trakya'nın kültürel hafızasını sürekli olarak dönüştürme ve buraların aslında Türklerden de eski bir Hellen yurdu olduğunu söyleme yarışına girmiş durumda. Müziğimizin yemeğimizin mimarimizin, arzu'da iftar ettiğimiz ne varsa onların aslında bize ait olmadığını, aksine Yunan'dan geldiğine ikna etmeye çalışan bir akıl bu.
Son dönemde İstanbul ve İzmir'de yaşanan hadiseler, bu iki göz bebeğimizin kültürel hafızasını nasıl dönüştürmeye çalıştıklarını ve bu şehrin evlatlarına şehrin aslında Yunan'a ait olduğunu nasıl hissettirmeye çalıştıklarını ortaya koyuyor. İzmir'de, Pasaport' un adını Agamemnon olarak değiştirmenin mantığı neyse, İstanbul'da AT Meydanı'nın altındaki hipodromu yeniden ihya etmeye çabalamanın mantığı da odur. Gelecek nesillere "fazla da kabarmayın burası aslında bir Yunan şehridir" mesajı vererek ikinci perdeyi de tamam etmek istiyorlar. İlk perdede bizi ve geleceğin bizini dönüştürmeyi büyük oranda başardılar. İkinci perdede kültürel hafızamızı dönüştürmek için büyük bir çaba ortaya koyuyorlar. Bu sebeple Ayasofya'nın yeniden cami olmasına karşı var güçleri ile direndiler. O Selatin Camii'nin tekrar cami olarak hizmet vermesini ise bir türlü içlerine sindiremedi hâlâ pek çoğu. Bu hazımsızlığın motivasyonunu da bu cümledendir.
Kapitalizmin oluşturmaya çalıştığı yeni küresel imparatorlukta Anadolu'nun Türk kalması, Türk yurdu olarak bilinmesi ve bu şekilde aktarılması kabul edilebilir gibi değildir. Bu sebeple büyük bir zihin dönüşümünü gerçekleştirmek üzere var güçleriyle çabalıyorlar. Bizdeki bedhahlar ise onların değirmenine bile isteye bazen haince bazen ahmakça devam ediyor.