Sanki sezonu çoktan bitirmiş iki takım sahada ve şampiyonluk ümidi kalmamış taraftarlar tribündeydi! O nedenle de tatsız tuzsuz bir geceydi futbol adına. Tribünlerdeki seyircinin azlığına bakınca zaten taraftarın şampiyonluktan ümidini kestiğini anlamak zor değildi. Halbuki henüz 29’uncu hafta ve bundan sonra daha 5 maç var. Oluşan puan farkı, Beşiktaş’ın Sivas’tan kazanarak dönmesi ve krizlerin beslediği yılgınlık, 'her şeyin bittiği' havasını yarattı süreç içerisinde. Fenerbahçe takımının ruh hali ve maç motivasyonu bunun etkisinde olduğu çok belliydi sahaya çıkarken.
Bir benzeri de geçen hafta evinde Gençlerbirliği’ne kaybeden ve dün Kayserispor’un kazanmasıyla ligde kalmanın 8 puan gerisine düşen Mersin İdman Yurdu’nda da hakimdi. Hatta ilk 10 dakikada Volkan Şen’in iki golü ne Fenerbahçe’yi, ne tribünleri, ne de mağlup tarafı hareketlendirdi. Fenerbahçe’nin ilk yarıda bulduğu 2-3 pozisyon da bireysel çabanın sonucuydu. Hatta ilk yarının sonunda Güven’in golü sanki 5-0 mağlup takımın 90 artıda attığı golün ötesinde bir etki yaratmadı maçın atmosferinde.
İkinci devrede Fenerbahçe farkı artırsa da görüntü değişmedi. Tribünlerin en fazla hareketlendiği anlar ise penaltı golünden sonra Robin van Persie’nin Vitor Pereira’ya gidip sarıldığında yaşandı. O da protesto içindi zaten... 19 bin civarındaki seyircinin önemli bir kısmı samimiyetine inanmadı Hollandalı yıldızın gol sevincini sezon boyunca sorunlu olduğu hocasıyla paylaşmasına.
Öte yandan Vitor Pereira, Robin van Persie’nin arkasında Galatasaray derbisinde olduğu gibi üç çabuk ve dikine oynayan ismi tercih etti: Alper Potuk, Volkan Şen ve Nani. Acaba daha erken haftalarda bu tercihi yapsaydı, nasıl bir oyun yapısı olurdu Fenerbahçe’nin? Merak etmeden duramıyor insan! Hatta ikinci yarıya Fernandao’yu oyuna aldı Pereira hem de Van Persie’yi çıkartmadan. Bu da önemli alternatiflerden değil miydi Fenerbahçe için sezon boyunca? Ama Vitor Pereira buna da çok rağbet etmedi. Çok ölçü olur mu bilinmez ama Fenerbahçe’nin üçüncü golündeki al-veri bu ikilinin aynı anda olma konusunda ısrarı hak ettiğini gösterir cinsten bir işbirliğiydi. Tabi bunları tartışmak için biraz geç kalındı artık!