Neyi kıskanırım en çok biliyor musunuz? 'Bilmeyi'... 'E sen de çalış, sen de öğren' denilebilecek bir 'bilmek' değil kastettiğim. Bazı kişilerin, bildiklerini icra etme biçimleri tamamen kendilerine özgüdür hani... O işi yapan yüzlerce, hatta binlerce kişi var olmasına rağmen... Onun gibisi yoktur hani. Cümleyi öyle bir kurar ki, o türlü izahı ondan başkasının yapamayacağını net biçimde anlarsınız hani. Size oluyor mu bilmiyorum ama ben o saniye damarlarımda hissediyorum, karşımdakinin eşsiz-benzersiz biri olduğunu ve yanılmıyorum hissimde. Sayın Ali Saydam mesela. Aynı gazetede yazıyor olmanın onur vericiliği ayrı. İnsanı çatlatan bilgeliği ve 'çalışkanlığı' ayrı! Durduk yerde Ali Saydam 'aşkına' düşmüş değilim tabii. Yeni kitabı 'Vazgeçmek Özgürlüktür', adını duyduğum andan beri büyük heyecana sevk etmişti beni. İmzalı kopyasının elime geçtiği şu an ise saf bir sevinç içindeyim. Birlikte göz atalım mı, sabırsızca:
AŞK BESLENMEZSE YAŞAMAZ
(...) Fragile, 'kırılabilecek', bu yüzden de dikkatlice taşınması gereken yüklerin üzerinde yazılan uluslararası uyarı sözcüğüdür. Bir cam 'kadeh' resmiyle simgelenir. Kadeh, aynı zamanda yükün hangi yönde taşınması gerektiğine de vurgu yapar.
Demek ki, aşkı yaşatmak isteyen, ilişkide öncelikli olarak saygının eksilmemesine, tersine sürekli artmasına çaba harcayacak... İşi şansa, kendiliğindenci bir anlayışa terk etmeyecek...
YUMURTALAR VE 'Y' KUŞAĞI
(...) Üzerinden vahşi kapitalizmin geçtiği, helak olmuş bunalım kuşağı, küllerinden yeniden doğmaya çalışıp 'Why? - Neden?' diyerek yeni bir gelecek tasarımını soyutlamaya çalışıyor...
Şimdi ya bu gençliği anlamaya çalışacaksınız ya da bu gençlik sizi önüne katıp götürecek... Bu yeni kuşak gençlik, yakında sinemasını, edebiyatını, sanatını konuşturacak... Başladı bile (...) Yumurtaya odaklamayın işi... Ya anlayıp bir parçası olacaksınız bu devinimin, ya da arkasından aval aval bakacaksınız...
Not: 'Vazgeçmek Özgürlüktür' - Türkiye'de İletişimin Elkitabı 1, Yazan: Ali Saydam, Remzi Kitabevi 2011
Cımbız
SÜTUN KOMŞULARINA VEDA: Medya; gelişlerini, varlıklarını okura bir şekil önemle sunduklarıyla yol ayırdığında; okura, izleyiciye, çalışanlara, hele gidene daha etraflı izah etmeli. Bunu, 16 yıl uğraştığı gazeteden, kendi bir yana, Bedri Koraman, Turhan Selçuk, Zeynep Oral, Duygu Asena ile hep birlik kovulup gidişleri tek satır haberle duyurulmanın; iki kelime kovulma ilanını mahkemede almanın acı hatırasıyla söylüyorum. (Umur TALU'nun, Gazete HT'deki görevlerine son verilen Yiğit BULUT ile Ece TEMELKURAN'ın ardından yazdığı, 'İçten, içeriden hasbihal!' başlıklı yazısından)
Annesini arayan küçük buzağı
Son günlerde televizyonlarda gördüğüm en güzel şey o! Kaybolmuş küçük buzağı... Ve o güzel şeyin eve dönüş macerası... Toprağa basmak için yaratılmış minik ayacıkların yolda kaydığı sahne ve annesini aramaktan yorgun halde bir çimen parçasında uyuyakaldıktan sonraki uyanış beni bitiriyor. Bu kadar mı tatlı olur, bir reklam filmi! Sütaş kamyonunun peşine takılıp annesine kavuşana kadar gözümü ondan alamıyorum. Süt markamı değiştirmiyorum bu yüzden açık söyleyeyim, ama zaplamak yerine sonuna kadar izliyor, herkese de izletiyorum. Marka başarısı açısından bir anlamı olup olmadığını bilemem. Ben sadece o küçük şeye bayılıyorum ve bu şahane filme emeği geçen herkesi kutluyorum.
Home Tweet
Home: Katıldığı turda tanışıp arkadaş olan, telefon numaralarını paylaşan iki aileden hiçbir fert tatil sonrası birbirlerini aramadı. (cicibebelerblog)