E.S.E.K tiyatro topluluğunun yeni oyununu izledim geçtiğimiz hafta. 'Tiyatro öldü' diyenlere inat şahane bir maceraydı. Ve sürpriz şu ki, oyunun adındaki gibi 'başlangıç' evresine sardım ben de kişisel tarihimi. Çünkü tam 20 yıllık arkadaşımdı Uğur Uludağ. Uzun süredir izlememiştim sahnede. Fakat hiç değişmemiş! Yerli malı bir Tarantino kahramanı gibi! Yalnız sahnede ve kağıt üzerinde değil, hayatta da. Tarantino'dan önce de öyleydi üstelik. Asi Amerikan klişeleri kafasıydı onunki bir çeşit. Henüz E.S.E.K tiyatro topluluğu doğmamıştı... Çok gençtik. Gözlerimizin feri yıldızları yakardı. Çok parasız ama çok hevesliydik hayata. Başarmak istiyorduk ne varsa. Yazılmış, bestelenmiş, filme alınmış her şey bizimdi. Yeni bulunacak tonla fikrimiz vardı. Çocuk gözlerimizle izleyip vurulduğumuz o ünlü 'Fame' dizisine ışınlanmış gibiydik biz bir avuç yeniyetme. Ziverbey'deki Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde. Ne hayaller, ne gülüşler, ne gözyaşları, ne alkışlar. Biri bir oyun koydu diyelim sahneye, tam kadro giderdik aksatmadan her temsile. Ki kalabalık görünsündü salon, dost düşman gözlere. Kimsesiz, sahipsiz hissetmesindi, içimizden biri. Konserlerdi, oyunlardı gece hayatından anladığımız. CRR, AKM arası mekik dokur dururduk. Yıllar sonra başka başka yerlerden selam sarkıtıyoruz işte birbirimize. Yirmi yıl hiç geçmemiş gibi sarılıyoruz kuliste. 'Başlangıç'ta biz vardık öyle ya. Kişisel tarih notları yetsin bu kadar, sayın sabreden. Oyuna bakalım artık...
YAZAR KAFASI KARNAVALI
'Gökhan Semiz ve Savaş Dinçel anısına' diyor el ilanında. İkisi de rahmetli oldu. Meşhur 'Vitamin Gökhan', Uğur Uludağ'ın yol arkadaşıydı. Büyük usta Savaş Dinçel de, unutulmaz Savaş Hoca... Anılarla gömüldüm koltuğa. Barış Dinçel imzasını taşıyan heyecan verici dekor, gayet cömert ipuçları sunuyor seyirciye. Yazan-yöneten Uğur Uludağ'ın beynine misafir oluyoruz belli ki... Türkiye'nin ilk bilim kurgu oyunu 'Üçüncü Türden Yakın İlişkiler', ikinci devam bölümünden sonra en başa sarmış ve bu defa; oyunun yazım sürecindeki yazarın, karnavalı andıran kafasının içini sahneye koymuş...
Doğa Rutkay, Hakan Bilgin, Yosi Mizrahi, Barış Ataş ve Yağmur Kaşifoğlu Uludağ, yazar kafasının başaktörleri. Ve her biri yıldızlaşıyor rollerinde. Olayların cereyan ettiği kafanın dıştan görünüşü olarak Uğur Uludağ da sahnede. Ancak arkadaşlarından rol çalmayacak şekilde gayet 'sessiz film' takılıyor. Kostümler çok başarılı ve yine Barış Dinçel imzalı. Tiyatroda yenilik görmek ve bütün gece gülmek gülmek gülmek isteyen herkese tavsiye ediyorum. Bu yazarın kafasının içi kesinlikle görmeye değer!
Cımbız
AFFET BİZİ FLIPPER...: Yunuslar insanları mutlu etmek, onlara şaklabanlık yapıp eğlendirmek için varlardı ve bu yaptıkları soytarılıklardan da acayip zevk alıyorlardı. Hem ne güzel, bedavadan karınları da doyuyordu işte. O zamanlar bilmiyorduk ki bir yunusu ölü balık yemeye mahkum etmek, bir insana ceset yedirmekten farksızmış. Cahillik işte... Kimse bize işin öteki yüzünü göstermemişti. Gerçi o öteki ve acılı yüzü bilen de yoktu. Ne zaman ki, 'Flipper'ın eğitmeni ve dünyaya yunus gösterilerini musallat eden Ric O'Barry bizzat yaptığı işin vahşetine ayıldı ve kendine geldi; o zaman bizler de bir şeylerin ters gittiğini anladık... (Öncel ÖZİÇER'in 'Flipper'ı mutlu zanneden bir nesildik' başlıklı, yunuslardan özür dileyen yazısından.)
Home Tweet Home: 'Linkopati: Çağdaş hastalık. 'Ya ilginçse?' umudu ve eksik kalma korkusuyla her linke tıklamadan duramamak.' (MuratAykul)