Kültür Bakanı dahil herkes bir dizinin setinde bugünlerde (bkz. İzmir Çetesi). Kusur kalacak değilim ya ben de vurdum kendimi setlere. Birkaç haber de topladım bu arada. Öncelikle, gençlerin yeni fenomeni 'Leyla ile Mecnun' (TRT 1) ve 'Behzat Ç.' (STAR) önümüzdeki günlerde birbirlerine konuk oluyor. Ve şu an ortaklaşa bölüm çekiyorlar. İki dizinin seyircileri için hoş bir sürpriz olduğu gibi yaratıcı ekipler arasında da sağlam bir selam çakma, omuz verme anlamında, çok güzel hareketler bunlar kesinlikle. Leyla ile Mecnun'un İstanbul'daki setini teftiş ettim ben de bu vesileyle, Ankaralı ekibin misafir olduğu gün. İstanbul da Behzat Ç. gibi puslu, yağmur ha indi ha inecek... Kireçburnu sahilinden yukarı, merdivenlerle birbirine bağlanan horoz sesi bol bir sokağa vardım. Helal olsun dedim ekibe, taşı toprağı, her köşesi plato oldu şehrin. El kol işaretlerinden anladım ki 'kayıt'talar. Kireç boyalı duvara yapışıp kamufle oldum anında. Tam siper geçen sürede gayet sansürsüz bir sorgulama diyaloğu çekildi, Behzat komiserle kanka dizinin 'şüphelisi' arasında. Montajda 'bip'lenecek malum. 'Kestik' komutu gelince sıyrıldım siperden. Çıt yok ama en az 30-40 kişi çalışıyor sette. Sokakta çalışmak, ışıkları kurup kurup kaldırmak ve beklemek, beklemek, beklemek... Set demek 'beklemek' demektir zaten. Bir de 'sessizlik'. Sessiz olmayı becerip, gerektiğinde de 'görünmez' olacaksın set denen yerde, bu net. Yemek arası verilince, iyi kalpli bir çalışan bana da bir tabak yemek ayarladı sağ olsun. Kabak dolması, domatesli makarna, mücver, salata... Plastik tabureye tüneyip o sıcak ve lezzetli set yemeğini yerken, 'Behzat amirimle aynı yemeği yemek de varmış şu hayatta' dedim ve TEM stüdyolarına yollandım.
BALIKÇI'NIN OĞLU SARAYDA
'Sessiz olun lütfen' yazıyor girişte. Artık bütün diziler 'sesli' çekildiği için birinci kural sessizlik, dedim ya. Koridorlar bir alem bu arada; rüyalar alemi gibi... 'Muhteşem Yüzyıl' (SHOW TV) ve 'Başrolde Aşk' (TRT 1) komşu komşu çekiliyor. Sırasını bekleyen cariyeler hırkalarına sarınmış halde i-pod'dan müzik dinlemekteler. Şehzade kılıklı çocuk oyuncular geziyor anne-babalarıyla. Büyücek olanı gözüme kestirip (10) aldım sorguya:
-Hangi şehzadesin sen?
-Mustafa.
-Büyüdü yani Mustafa... Hangi bölüm çekiliyor?
-Dün 17, bugün 18. bölüm.
-Kaça gidiyorsun sen?
-Dört.
-Daha önce oynadın mı bir yerde?
-Evet, Balıkçı'nın oğlunu oynadım - hatırlama (falsh back) sahneleri var ya hani...
-Haa. Seviyor musun oyunculuğu?
-Çoook (sırıtıyor).
-Ner'de oturuyorsun?
-Eskişehir.
-N'oluyo dizide oynayınca?
-Bütün sınıf başıma toplanıyor.
-Hoşuna gidiyor mu peki?
-Bazen evet ama bazen de hayır.
-Ne kadar sürecekmiş senin rolün?
-Sene boyunca.
-Ooo kolay gelsin...
-Sağol (sırıtıyor yine).
El sallaşıp ayrılıyoruz. Tunç Oral kendisi (10). 'Şehzade Mustafa' olarak izleyeceğiz yakında onu. Öğretmeni, idare ederek kariyerine yardımcı oluyormuş şimdilik. Bahtı açık olsun. Güzel hafta sonları herkese.
Home Tweet Home:
Eski şarkıları güzel yapan eski aşklarmış... Kavuşamazsan aşk olur lafı günümüzde yerini sevişemezsen aşk olura bıraktı - twitter.com/tubaunsal