Elimiz kolumuz ne ise bir kedi kuyruğu da o. Kendini ifade edebileceğin yegane uzuv. Kıvırır attırırsın. Sinirli sinirli indirir kaldırırsın. Süründürür kenardan değdirirsin. Salındıra salındıra hava atarsın. Ama ta dipten gitmiş zavallı kuyruk... Zorlu sokak hayatı ne zaman ne şekilde almış onu bilen yok. 'Güdük' diyoruz kendisine kısaca. Pek tülüş bir kız olmasına rağmen kuyruksuz bir şekilde bahçe duvarında mesai dolduruyor gün boyu. SSK sonu bekliyor desen o da değil. Gelen geçene yaptığı cilvenin haddi hesabı yok. Sırf kış günü ok gibi saplanan güneşten ve sırf sevgiye muhtaç bir varlıktan sebep ne çok insanın durup bir kediyle konuştuğuna inanamıyor insan. Güdük'e bakılırsa herkes çok iyi, çok samimi, sevgi dolu. Okşayıp hal hatır soruyor, gülüyor oynuyor, çocuklaşıyorlar. Tek tek ya da kol kola kadınlar-adamlar, bebekli genç anneler, alışveriş arası bir kedi sevmeyi çok görmeyen iyi kalpli yaşlı-yaşsız insanlar... Bu pencerede bir ömür geçirse insan, dünyanın iyi bir yer olduğuna şüphesi kalmaz valla. İyi ki varsın be Güdük!
Brezilya fönü
Brezilya ağdası biliyoruz malum. Hastası millet. Fakat yeni bir fön çıkmış aynı isimle: Hem saçı düzleştiriyor hem de tedavi ediyor! Acayip bir buluş. Bir ilaç. Mustafa söyledi; Mustafa Dündar. Kuaförüm. Üçüncü çocuğuna hamile eşi. Tek çocukluydular geçen seneye kadar. Car car bir kız. Saçları belinde. Feci. Babası Mustafa dünya iyisi... Karısı desen dünya güzeli, nazar değmesin. Sarı saçlar, mavi gözler o biçim. Yedi sene doldu herhalde Mustafa'yla. İlk sefer çok acelem vardı, 'en iyi kuaför en yakın olan' deyip daldım dükkana. Elimde favori fotoğrafım, 'aynısı' dedim, 'yirmi dakikan var'... Baktı ve hızla yaptı Mustafa. Hayatımda bu kadar yetenekli insan az gördüm. O gün bu gündür Mustafa nereye ben oraya. Bir de aynı gün doğmamış mıyız? Her yıl gelenek oldu. O bana çiçek alır, ben ona pasta. Beraberce gireriz yeni yaşımıza. Mutluluk ve huzurla... İyi ki doğdun canım arkadaşım.
Nerede benim yüzüğüm?
Otuzunu geçmiş her bekar kadının hayal ettiği en flaş doğum günü hediyesi 'yüzük'tür. Bu kadar da net. Demini almış bir ilişki sırf bu yüzden biter mi? Biter. Hem de nasıl. Hacı bekler gibi bekliyoruz, dile kolay. Bu hediyeyi vermek için o kadının doğum gününden daha özel gün var mı şu hayatta? Yok. Böyle söyleyince de yanlış anlaşılır şimdi. Sanki yüzüğü kim verse gireceğiz koluna! Yok artık daha neler. Herkesin bir gönlü, bir sevdiği var. O yüzük beklenenden gelmeli ki, şevkle girilsin o kola... Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla. Hayır merak ediyor insan, neye benziyor? Nasıl parlıyor? Ne kadar yer kaplıyor (!) Şaka bir yana önceki gün doğum günümdü. Ve tasarım kolye geldi bana. Hay bin kunduz. Takarım takmasına da, ne bileyim işte...
Köşk ve topaç
Hulahop çeviren Michelle Obama'dan sonra rastladığım en çocuk ruhlu lider jesti, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün topaç çevirme atraksiyonuydu. Başarana kadar vazgeçmemesi ise içtenlikle gülümseten ve inandıran yanı. Adı sanı, işi gücü, etkisi yetkisi ne olursa olsun herkes eninde sonunda insan işte. Sempati ve empati. Rahmetli Turgut Özal'dan beridir özlediğimiz hareketler bunlar. Dileriz başkalarına da ilham olur.