Son günlerde gündem olan birkaç olay vesilesiyle bir Trabzonlu olarak rahatsızlık duymaktayım.
Bunlardan ilki Yunan medyasına ait: İptal edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini E. İmamoğlu kazandığı gerekçesiyle “İstanbul’u biz kazandık” diye manşet atmaları!
İkincisi; CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’a ait.
Trabzonlulara açıktan hakaret eden bu yakışıksız, ahlaksız ve densiz sözler neyse ki sahibi tarafından sonradan tavzih edildi.
Üçüncüsü ise Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu tarafından esas itibarıyla Yunan medyasını ve ona cevap vermesi gerekirken cevap vermeyen İmamoğlu’nu eleştirmek maksadıyla söylediği sözlerdi. Tevfik Göksu bilahare “Bize Her Yer Trabzon, Hepimiz aynı dağın yeli, aynı Allah’ın kulları olarak, biz Trabzon’uz, Trabzon biz” diyerek yanlış anlaşıldığını ifade etmiştir.
Buraya kadar olanlar medya ve ilgili kişiler nezdinde cereyan edenler ve biz Trabzonluları ciddi manada üzen sözler…
Beni asıl üzen konu ise Yunan medyasını eleştiren Göksu’yu adeta linç eden çevrelerin Tekirdağ Milletvekili Aygun’a ve hatta Yunan Medyasına ağızlarını açıp bir kelam etmemeleridir.
Ne demişti Sayın Göksu?
“Yunan medyası İstanbul’u biz kazandık diye manşet atmış! Bunlar Trabzonlu değil miydi? Nasıl oluyor da Yunanlılar biz kazandık diyor?”
CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun ise açık açık Trabzonluların Rum olduğunu söylemişti. CHP’li vekil İlhami Özcan Aygun’a sessiz kalanların Tevfik Göksu’ya saldırmalarını ikiyüzlülük olarak değerlendiriyorum.
İmamoğlu’nun veya bir başkasının ırk bağıyla ilgilenmenin en hafifiyle “ırkçılık” olduğunu düşünenlerdenim. Hemen peşinen söylemem gerekir ki, hiçbir canlı kendi ana-babasını seçme ve belirleme kabiliyetine sahip değildir. Dolayısıyla hiçbir kimse anne-babasının kim olduğundan, hangi ırktan geldiğinden dolayı sorgulanamaz. Bu vesileyle ben ve benim gibi merak edenlerin, kamuoyunun merakının giderilmesi için E. İmamoğlu’nun cevaplayacağını umduğum birkaç soruyu buradan sormak istiyorum:
Yunan Medyası Trabzon ve Trabzonlulara hakaret ederek ve sizin için “Yunan-Pontus” benzetmesi yaparken neden yüksek sesle cevap vermediniz?
Tekirdağ Milletvekilinin yaptığı densizlik sizi hiç rahatsız etmedi mi? Sonrasında kendisini uyardınız mı?
Tevfik Göksu’nun size arka çıkan ve Yunan medyasını eleştiren sözlerini duyunca ne hissettiniz?
PKK ile organik bağı olan kişilerle (FETO, PDY, PYD; YPG ve elbette HDP) el ele verirken hemşehriniz Eren Bülbül ve onbinlerce şehit hiç aklınıza geldi mi?
Herşeyden önce PKK ve FETO örgütleri sizi neyin karşılığında desteklediler? Aranızda bir mutabakat oldu mu, yoksa sizi “karşılıksız” mı desteklediler?
Seçilmiş olsaydınız “uluslararası güvenlik ve istihbarat işlerini FETO, iç güvenlik işlerini HDP mi üstlenecekti?
Şayet yine seçilmiş olsaydınız İBB hangi iştirakleri sizi “karşılıksız” destekleyen hangi ittifak ortağının kontrolüne verilecekti?
Sizi “karşılıksız” destekleyen ortaklarınızdan HDP’nin özellikle İSPARK ve BELTUR iştiraklerinin yönetimine talip olması sizin için ne ifade ediyor?
Selatin Camileri ne yapacağınızı, kapatıp kapatmayacağınızı da SAADET’e mi soracaksınız? Çünkü işi anlayana havale etmek en doğrusu!
Şahsım ve kamuoyu merakla cevaplarınızı bekliyor olacağız.
Sukut ikrardandır!
Sağlık ve afiyet içinde kalınız.