Daha önce basketbol maçında da gördük. U2 konserinde de. Ve son olarak Galatasaray'ın yeni stadında. Türkiye'nin bir kesimi çok net bir şekilde AKP'ye, Başbakan Erdoğan'a tepkili. Başbakan Erdoğan bu insanların kendisine 'minnet' duyması gerektiğini söylüyor. TOKİ'nin stada katkılarından bahsediyor, 600 milyon dolar harcandığını söylüyor. Ama buna rağmen yuhalanıyor.
Demek ki ortada bir problem var. Ancak ne yazık ki bu problemin ne olduğu bir türlü teşhis edilemiyor iktidar çevresinde.
Türkiye'nin belli bir kesimindeki tepkinin sadece yatırımla, parayla, ihalelerle, yollar yapılarak bastırabileceğini düşünüyor. Asla hakkını yemek istemiyorum: Yapmak, iş bitirmek, çözmek ve çalışmak konusunda çok ileride Başbakan. Ama ağzıyla kuş tutsa da yaranamıyor.
Yaranamaz da... Çünkü Başbakan'a tepkili insanlar onun yaşam tarzına müdahale etme arzusunun çalışma arzusundan daha ağır bastığını düşünüyor. Yaptığı yüzlerce kilometre yol, yüz milyonlarca dolara mal edilen stat bile bir 'ucube' lafının, bir içki tartışmasının altında eziliyor.
Türkiye'nin neredeyse yarısına yaranamamak, sahillerde
varolmamak, gittiği her yerde tepki görmek egosunu her şeyin önünde tutan Başbakan'ın kabul edebileceği bir durum değil; bunu biliyoruz.
Ancak bu gerginlik politikası sürdükçe tepkiler de çoğalacak.
Dikkat ediyor musunuz, Başbakan ne zamandır fanatik taraftarı olduğu Fenerbahçe'nin maçlarını televizyondan izliyor.
Belli ki 'endişeli modernlerin' içine çıkmayı tercih etmiyor bu dönemde.
Bu durum bana biraz onunla 'yol arkadaşlığı' yapan liberal yazarları andırıyor.
Mehmet Ali Birand yuhalamaları duyunca tabii ki 'Eyvah' der, panikler ve yayını kesmeye çalışır. Çünkü yuhalanmayı, insan içine çıkamamayı en iyi o bilir. Omurgasızlığıyla yıllarca o kadar çok yuhalandı ki... Şimdi de insanlar öylesine tepkili ki ona...
Sadece o mu? Bir zamanlar gezmeye çok meraklı 'liberal' yazarları sosyal hayatta göremiyoruz artık. Sokağa çıkamıyorlar, çünkü gezdikleri yerlerde insanların hışmına uğruyorlar.
Roni Margulies'in kafasına boya döküldü kısa süre önce... Taraf yazarları yumurta yedi... Hasan Cemal'e geçen yaz Gündoğan'da denize girerken öyle büyük tepki göstermiş ki etrafındakiler, hemen orayı terk etmek zorunda kalmış.
Başbakan'ın liberallerle kaderi böyle benzeşti işte...
Ancak yol arkadaşlarının, ona destek veren bu liberal yazarların bile kendisini terk ettiğini görüyoruz. Bazıları, kendilerinin ne kadar dışlandığını görüp fazla yara almadan 'dönmenin' peşinde.
Başbakan hala 'mesajı' okumamaya direnecek mi? 'Biz yapıyoruz, çalışıyoruz' demenin yeterli olmadığını anlayacak mı? Kıyıya ulaşmanın sadece astronomik reklam kampanyalarından geçmediğini biri söyleyecek mi ona?
CHP'de anket rehaveti
Adil Gür, CHP'ye bir anket yapmış ve oy oranını yüzde 30'la 31 arasında göstermiş. Bir-iki hafta önce CHP'den bir yönetici bu anketten bahsediyordu bana 'Altı ayda üzerine beş puan koyabiliriz' diyordu...
'Şaka mı' dedim kendimi tutamadan, 'Adil Gür hayatında bir kere anket tutturduğu gibi geçen sefer çok fena çuvalladı. CHP'nin şu anda yüzde 26 oyu varsa öpüp başınıza koyun. Bu da zaten Baykal'ın bıraktığından iki-üç puan fazla.'
Ancak CHP'liler bu anket rehavetine fena kaptırmışlar kendilerini, yine çalışmak yerine 'Zaten iktidar oluyoruz' havasındalar.
Ve dün gördüm...
Habertürk ise yeni bir anket yayınladı ve CHP'nin oyu yüzde 26 görünüyor. O da kararsızlar dağıldıktan sonra. CHP'nin kendi anketinden daha inandırıcı.
Komşu kontenjanı
Bazen kendime acı çektirmeyi seviyorum galiba, çünkü CNN Türk'teki 'Haber Toplantısı'na bir kere yakalanınca bırakamıyorum. Türk basınında çıtanın ne kadar düştüğünü görmek için bu programdan daha iyisi yok...
Yalım Eralp, Ferhat Boratav gibi 'çok bilen danışmanlar' yetmiyormuş gibi arada alt kademedeki çalışanlardan da müthiş bombalar geliyor...
Geçenlerde zaten masanın etrafı yetmezmiş gibi bir de dışarıdan konuk almışlar. Pek alışıldık bir durum değil.
Tahmin edin bakalım kim?
Mecburen Canan Barlas! Hangi sıfatla diye düşündüm, bulamadım. Zira bildiğim kadarıyla Barlas epey bir zaman önce medyadan elendi. Elenmesinin sebebi de öyle politik değildi; düşünün bu kadar düşen medya çıtasında bile kendisine ihtiyaç duyan olmadı. O da eşinin yanak okşamasının karşılığında TMSF'ye kapak attı ki 'bir şey yapıyor gibi' görünmek için.
Aynı şartlarda bir başkası olsa 'Haber Toplantısı'na davet edilmezdi.
Ama unutmayalım ki Barlaslar'la Birand ailesi Otağtepe'de komşu. Böylece CNN Türk'teki tuhaflıklara son olarak bir de 'komşu kontenjanı' eklenmiş oldu.
Bahse girelim mi
- Adnan Polat bir daha Galatasaray başkanı olamayacak.
- Sinan Çetin'in filmi 50 bin kişiyi aşamayacak.
- Ahmet Altan yeni roman yazıyormuş, eski satış rakamına ulaşamayacak.
- Eski polis (ve Doğan TV CEO'su) İrfan Şahin polis dizisi 'Behzat Ç.'ye ne kadar destek verirse versin yayından kaldırmak zorunda kalacak.
- Namık Kemal Zeybek'in Demokrat Partisi seçim için MHP'yle ittifak yapacak.
- Halk TV artık tarih olacak.
- Ahmet Hakan evlenmeyecek.
- Aykut Kocaman lig bitmeden istifa edecek.
- Gülben Ergen kocasını affetmeyecek ve boşanacak.
- Rupert Murdoch'ın iPad gazetesi tutmayacak.