The Economist, son sayısının kapağında uzayda her şeyi yutan 'karadelik' resmini kullanmış ve üzerine 'korkun!' başlığını atmıştı.
The Economist dünya ekonomisinin sürüklendiği yerin dehşetini galaktik 'karadelik' metaforuyla verirken üst düzey 'panikle' haber yapmıştı.
Kapitalist sistemin içinden çıkamadığı 'sürdürülemez durgunluk dönemi', AB'nin mali canlandırma paketleri ya da ABD'nin finansal genişleme ve likidite bolluğuna rağmen daha da derinleşerek her şeyi yutan bir karadeliğe dönüşmüştü.
Dolayısıyla bu 'büyük durgunluk dönemi' tam da Economist'in borazanlığını yaptığı borç ekonomisiyle çatlayarak çözülen kapitalizmin 'tehlikeli konjonktürünü' işaret ediyordu.
Açıkçası 'tehlikeli konjonktürden' kasıt; olur da müflis Avrupa euroyu kurtarırsa ya da finans piyasaları toparlansa bile dünya kapitalist sisteminin uzun yıllar 'durgunluğa' mahkum olduğu ve 'büyüyemeyeceğinin' kabulüydü.
Aslında sahiden korkmalıydık çünkü bloke olmuş kapitalist dünyanın 'bu tehlikeli konjonktürün' bizler için de tercümesi 'savaş konjonktürüydü'.
TEHLİKELİ KONJONKTÜR; KAMPLAŞMIŞ DÜNYA MI?
Nitekim 2011 başı itibarıyla Arap coğrafyasında büyük altüst oluşlara gebe bir takvim işlemeye başlamış ve 'sermayenin' artık yönetemediği kapitalist yapının dizginlerini yeniden ele geçireceği süreç kurulmuştu.
Arap Baharı esintisi, Libya'ya 'insani' müdahale, Suriye'ye ambargo ve NATO'nun Füze Kalkan sisteminin ekonomik krizle arasındaki dolaysız ilişki, küresel medya tarafından karartılsa bile giderek netleşti...
Bir dolu siyasi şov, popülist söylem, dezenformasyon, kavram yozlaşmasıyla boğulan 8-9 aylık 'Arap Baharı' kullanılıp uçuruma doğru yuvarlanan 'küreselleşmeye' bu defa militer veçhe kazandırıp tahkimi için kullanıldı.
Batı kapitalizminin askeri yöntemleri; şimdilik Libya'dan karaya çıkışla Afrika ve Ortadoğu'daki NATO üsleri artırılarak bölgedeki kontrolünün sağlanması, Doğu Akdeniz'i NATO gölü haline çevirerek her türlü doğal kaynağı ele geçirme hedeflerine sağlam adımlarla ilerliyor...
İlk sırada bütün yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla mülklenilen 'Libya' yer aldı.
Ama geliştirilen 'savaş konjonktürünün' bir diğer temsili tartışmasız NATO'nun Füze Kalkan Sistemi.
Bir ayağı Kürecik Malatya'ya yerleştirilecek NATO'nun yani ABD'nin bu tozlu eski 'güvenlik konsepti' maalesef bu defa İran'a gözdağı ve caydırıcılık amaçlarının çok ötesinde militer bir kamplaşmanın kuruculuğunu üstleniyor.
Ve geçen hafta İran, Rusya ve Çin'in NATO'ya karşı ortak füze kalkanı kurmak için görüşme yaptıkları haberleri geldi. Çünkü NATO'nun ABD Füze Kalkanı'nın bazı unsurlarını Güney Kore ve Tayvan'a yerleştiriyordu.
Yani NATO'nun İran ve Kuzey Kore bahanesinin ardındaki hedefin Çin ve Rusya olduğu düşünülüyordu.
Velhasıl karşılıklı füze sistemleriyle ikili kamplaşmış dünya imajı emperyalizmin, 21. yüzyılın kaynak paylaşımının aleniyetini gizlemek için birebirdir.