13 Ağustos 2016 tarihli Hürriyet gazetesinde Gülden Aydın'ın haberinde, "Cemaat'in kadınları" ile yapılan görüşmeler ve FETÖ'nün kadınlara bakışı, proje evlilikleri ve çocuk yetiştirme usullerine dair notlar var.
Bazıları özetle şöyle:
"FETÖ'nün kurulduğu 1967-1986 arasında, Cemaat'te kadının adı ve yeri yoktu. O dönemde cemaatin kadınları silik ve arka plandaydı."
"Gülen, kadının görevinin, 'İkinci kutsileri' yani 'çağdaş sahabeler'i doğurmak olduğunu söylüyordu."
"Gülen, 1986 sonrası Necmettin Erbakan'ın etrafındaki kadınları görünce kadınların okumasına izin verdi."
"28 Şubat sürecinde Gülen, 'hanım evlerinde' ve cemaatin özel şirketlerinde çalışan tüm kadınlara 'Başınızı açın' emri verdi."
"Askeriye, adliye ve emniyette hiçbir üst düzey Cemaatçi, başı örtülü bir kadınla evlenmedi. Emir kesindi."
"FETÖ içindeki bir kadının, kendisine 'uygun' görülen erkeğe 'Hayır, ben başkasını seviyorum' demesi asla mümkün değil."
"FETÖ, hızla artan eleman nüfusu karşısında son 20 yıldır evlilikleri katalogdan yapıyor. Kimin kimle evleneceğini 'büyük abiler' belirliyor."
"Baba adayları ya da çocuğu dünyaya gelenler, Pensilvanya'ya müracaat ediyor. Gülen de bebeğe uygun gördüğü ismi söylüyor."
"Çocuklar henüz çok küçükken 'Senin ismini o koydu. Sen mübarek bir zat olacaksın' diyerek seçilmiş insan duygusu yerleştiriliyor. Çocuk da 'Benim özel misyonum var' düşüncesiyle büyüyor."
"FETÖ'de dünyaya getirilecek çocuk sayısı teşvik ediliyor."
Kadına ve çocuğa yüklenen bu 'misyon'un 15 Temmuz'dan sonra aldığı şekli, 17 Ağustos 2017 tarihli Milliyet gazetesinin haberinden okuyalım:
"FETÖ'nün yeni tespit edilen oluşumu 'Gaybubet Evleri', Aksaray'da ortaya çıkarıldı. Darbe kalkışmasının ardından gelen emirle örgüte bağlı genç kadınların hamile kaldıkları ve gözaltına alındıklarında 'duygu sömürüsü ve imaj yönetimi' ile haksızlıkları örtbas etmeye çalıştıkları iddia edildi."
20 Temmuz 2018 tarihli bir ajans haberi de bunu doğrular nitelikte: "FETÖ'de 'izdivaç ablalığı' yaptığı ve ByLock kullandığı gerekçesiyle yargılanan avukat Özge Elif Hendekçi, 22 Ocak 2017'de evlendi, 10 Mart 2017'de yani 1 ay 16 gün sonra boşandı. İddianamede, kadının hamile kalmak için evlilik yaptığı; örgütün 'tutuklamadan kurtulmak, tutuklama olursa da hamile kadını tutukladılar, bebeğiyle cezaevine attılar propagandası yapmak amacıyla hamile kalma talimatı verdiği' belirtildi."
26 Ekim 2019'da CHP'li Özgür Özel, kendisini ziyaret eden KHK Platformları temsilcilerine, "Cemaat dünya tarihinin en büyük ve tehlikeli örgütü. Devletin bir arınmaya ihtiyacı var. Cezaevindeki kadınlar örgüt talimatıyla hamile kalıyor, insanlar 'işkence var' diyor, kimse bana işkence yapılıyor demiyor" dedi. Platform, bu açıklamayı 1 Aralık'ta internet forumlarında yayınladı.
1 Aralık 2019 tarihli Yeni Şafak gazetesi, "cezaevlerindeki çocuk sayısının 2014'te 421, 2015'te 525, 2016'da 519 olduğunu; ancak bu yıllarda ne de örgütün yargıya hakim olduğu önceki yıllarda cezaevlerindeki çocuklarla ilgili herhangi bir 'duyarlılık' gösterilmediğine" dikkat çekti.
Cezaevlerindeki kadınlar ve çocuklar üzerinden 'duyarlılık' gösterileri, FETÖ firarilerinin Avrupa ve ABD'de, BM önünde yaptıkları gösterilerden sonra yükselmeye başladı.
Bu bir fikir veriyordur.
FETÖ, Türkiye devleti ve hükümeti aleyhine 'siyasette kullanılması için' hamile kadınlar ve çocukları 'malzeme' olarak sunuyor ve 'kullandırtmayı' da başarıyor!..
Çocukların masumiyeti tartışılmaz.
Ama sözde 'hassasiyet' gösterenler FETÖ propagandasından 'farklı' bir şey söyleme çabası bile göstermiyorlar.
Sonra, 'FETÖ çıplak' diyen kadın siyasetçiyi, AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'i 'tefe' koyuyuyorlar.
Üstelik, FETÖ'nün bu iğrenç yöntemini 'yeni öğrenmiş' gibi 'şaşırmış' numaraları yapıyorlar!
AK Parti'yi 'cemaatten yararlanmak'la suçlayanlar, "FETÖ'ye dönüşmüş halinden" yararlanmakta yarışıyor!
Kadın siyasetçiler, sözde kadın STK'ları!..
Bu 'dip' seviye ikliminde haliyle 'ismiyle müsemma' olmayan 'namertlik' örnekleri de 'zehirli mantar' gibi türüyorlar...
Bir tür 'simbiyotik/birbirinden beslenen' yaşam formları...
ETİMOLOJİ / KELİME KÖKENİ
İsmiyle müsemma: Bu kalıp, Arapça kökenli 'isim/ad' ve 'müsemma/isimlendirme/adlandırma' kelimelerinden türetilmiş; 'adını iyi taşıyan/adına yakışan/adı gibi olan' kişi veya şeyler için kullanılır. Çocuklara isim verildiğinde 'Allah adıyla yaşatsın' duasının kabul edilmiş; seküler ifadeyle 'adıyla yaşasın' dileğinin gerçekleşmiş halini anlatır. Adı ile yaptığı uyuşmayanlar için kullanılan bir deyim varsa; bilen okurlardan katkı bekliyorum.