HDP'nin yaptığı anlaşılır.
Türkiye'nin terör örgütü PKK/YPG ve diğerleriyle mücadelesine karşı ellerinden geleni yapmaları nerede durduklarını bir kez daha gösteriyor.
Ancak CHP'yi temsil eden Ünal Çeviköz'ün sözleri 'üzerinde durmayı' gerektiriyor.
Çeviköz, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali nedeniyle Finlandiya'nın güvenlik kaygılarını 'tamamen haklı' buluyor.
Peki ya terör örgütlerine Finlandiya'nın -ve diğerlerinin- verdiği destek nedeniyle Türkiye'nin güvenlik kaygılarını?
Çeviköz, "Finlandiya'nın Türkiye'nin güvenlik kaygılarına yeterince duyarlı olmadığını" teslim ediyor Allah'tan...
Ama bu 'duyarsızlığın' NATO üyeliğini engellemekle karşılanmaması gerektiğini söylüyor.
Çeviköz'e göre, "Bazı PKK'lılar Finlandiya'ya kaçmış olabilir"!..
Yani bu kadar...
Büyütmeye gerek yok.
Önünü almak istiyorsak ikili görüşmelerde çözmeliymişiz, NATO'da engel olmamalıymışız!
CHP iktidara gelirse Finlandiya'yı destekleyecekmiş.
Çünkü Atatürk de Finlandiya'yı severmiş!
Çeviköz, Türkiye'yi Moskova, Londra, Bağdat gibi başkentlerde, NATO'da temsil etmiş.
Oralarda Türkiye'nin haklı çıkarlarını mı savunmuş, yoksa muhatap ülkelerin tezlerini mi desteklemiş?
Merak etmekte haksız mıyım?
Diplomatların liyakatini sorgulama makamında değilim.
Ama siyasi yol haritalarına bakınca, yapılan değerlendirmeler bana fikir veriyor.
Çeviköz, CHP'den milletvekili olmayı önce Haziran 2015 seçimlerinde denedi.
Aday gösterilmedi.
Hatırlarsanız 1 Kasım'da seçimler yenilendi.
CHP, yine Ünal Çeviköz'ü tercih etmedi.
Onun yerine, kariyerinde sadece Duşanbe Büyükelçiliği bulunan Öztürk Yılmaz'ı tercih etti.
Yılmaz milletvekili seçildi ve CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.
Yılmaz, Kılıçdaroğlu'na baş kaldırıp ihraç edilince, yani yaklaşık 4 yıl sonra yerine Çeviköz getirildi.
Ama Öztürk Yılmaz'ın yanında 'tercihe şayan olmayan' Çeviköz, yeni dönem CHP'de 'yeri doldurulamaz' bir aktör oldu.
Önceki yazılarımda paylaşmıştım.
Son kurultayda delegelerden yeterli oy alamadığı için PM'ye seçilemeyince, Dış İlişkilerden Sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinden düştü.
Ancak CHP yönetimi, Çeviköz'den değil, Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı 'makamından' vaz- geçti, makam boş bırakıldı.
Çeviköz aynı görevi, 'dış ilişkilerden sorumlu genel başkan başdanışmanı' olarak sürdürmeye başladı.
Çeviköz neden bu kadar önemli?
Kimin için?
Cumhuriyet Halk Partisi için mi?
Yoksa CHP'ye 'aparat' gözüyle bakanlara 'buyurun benim' demek için mi?
Aklıma, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, "Kılıçdaroğlu, 6'lı masa mutabakatını onaylattırmak için bir AB büyükelçiliğine gönderdi" sözleri ve Ankara kulislerinde duyduğum "elçiliğin Almanya Büyükelçiliği, götürenin de Çeviköz olduğu" iddiası geldi.
BATI İÇİN MİLLET İTTİFAKI 'CHP-HDP'DİR
Finlandiya'nın Helsingin Sanomat gazetesi, 'Türkiye muhalefeti' adına HDP ve CHP'den görüş arıyor.
Haberde, AK Parti'den de görüş istedikleri, ancak cevap verilmediği belirtiliyor.
'Onlar da cevap verseydi, doğruyu anlatsaydı' diye düşünebilirsiniz.
Ancak haberin yazılış şekline, kullanılan ifadelere, dile baktım; gazete 'meşrebine göre fetva' aramış.
AK Parti de o fetvayı vermemiş, 'hıyarım var' sesini duyan HDP ve CHP tuzlukla koşmuş...
Ancak Fin gazetesi, CHP'nin ittifak ortağı İyi Parti'yi 'muhalefet' olarak dikkate almamış.
Bu da onların sorunu.
Ama bana düşen bir notu düşmek:
ABD ve Türkiye karşıtı Avrupa ülkelerinde medya ve hükümetler ortak çalışır.
Hükümetlerin iyi dediğine kötü, kötü dediğine iyi diyen gazeteler 'marjinal' sayılır.
Onların gözünde gerçek Türkiye muhalefeti, CHP ve HDP ittifakıdır.
Gerçekte de Millet İttifakı esasen budur.
CHP için İyi Parti ve SP, 'tepki azaltıcı' hava yastığıdır.
NATO 'ÖLÜLER YALAN SÖYLEMEZ' DEMİŞTİ
Türkiye, iki ülkenin NATO üyeliğine başvurması vesilesiyle, "YPG de PKK'dır, diğer uzantıları da. Terör örgütlerine destek verilmemeli" mücadelesini daha ileri boyuta taşıdı.
NATO müttefiki ülkeler, başta ABD olmak üzere, bunun bir 'iddia' olduğu ve 'kanıtlanması gerektiği' görüşünde ısrar ediyor.
Anlaşıldığı kadarıyla CHP de!..
Bunun kanıtlarını dileyen internetten bile bulabilir.
Ama NATO üyesi ülkeler için, NATO bir çalışma yaptırdı.
Üstelik 2016'da.
Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi'nin Defence Against Terrorism Review adlı dergisinde yayınlandı.
Başlığı şöyle:
Ölüler yalan söylemez: PKK'nın bölgesel kılıf oyununu açığa çıkarmak için 'çatışmada ölüm' verilerini kullanmak.
Anladığınız gibi, araştırmacılar Andrew Self ve Jared Ferris, PKK ve YPG'nin ölü teröristlere ilişkin yayınladığı bilgilerden, ölenlerin PKK tarafından devşirilip eğitildiğini, sonra da başka bölgelerde kurulan yan örgütlere gönderildiklerini, cepheler arasında kaydırıldıklarını kanıtlıyorlar.
Yayınlandığında o dönem yazdığım Star gazetesinde ele almıştım.
Dergi NATO dergisi.
Türkiye, NATO üyelerinin bu ve benzeri kanıtların gereğini yapmasını istiyor.
"Yeni üye alacaksak, önce bu 'yüzsüzlükle' yüzleşelim" diyor.
Bundan fazlasını konuşmak boş laf olur...
'TERÖRİSTİN SİLAHLARININ İZİNİ SÜRELİM DİYORUZ, SUSUYORLAR'
Başkaları ABD'nin, Finlandiya'nın, İsveç'in 'endişelerini' paylaşadursun, ben okuyucum Salih Esen'in endişesini paylaşıyorum.
Esen diyor ki, "Devletimizin gereğini düşünmüş olduğundan hiç şüphem yok, ancak benim endişelerim de şöyle: Adı geçen devlet yönetimlerinin şimdiye kadarki niyetleri ve yaptıkları belli. Şimdi devletimizin endişelerini ve güvenlik kaygılarını giderecek garantileri yazılı olarak verseler de, NATO'ya üye olduktan sonra, gayriresmi yollardan yine terör örgütlerini örtülü olarak destekleyecekler. Onlar NATO'ya üye olduktan sonra devlet yönetimimizin pişman olmasını istemiyorum."
Salih Bey bir vatandaş.
Ama söz konusu 'milletin ve devletin bekası' olunca, derin devlet bilgilerine sahip olmak gerekmediğinin canlı kanlı kanıtı.
Nedenini, kendi tanıklığım olarak söyleyeyim, siz kıyaslayın.
Devletin idari ve güvenlik birimlerinin en tepelerinde görev yapmış bir yetkili, çok yakın zamanda bana şunu söyledi:
"Bizim mücadele ettiğimiz terör örgütlerine hangi devletlerin, hangi yollarla para, eğitim ve silah verdiğini biliyoruz. Bunları kanıtlarıyla ortaya koyuyoruz da... Diyorlar ki, demokrasi, örgütlenme ve ifade özgürlüğü ... 'İkna edici kanıt' gerektiğinden söz ediyorlar. Ancak biz, 'o zaman bu örgütlerin kullandığı Batılı ülke menşeli silah ve mühimmatlara nasıl ulaştığını araştıralım, izini sürelim' diyoruz, toplantı bitiyor!"
Devletin bildiğini, Salih Bey de hissediyor.
Milletin basireti, irfanı dediğimiz şey bu işte...
Allah eksikliğini, eksikliğinizi vermesin.