Ulusalcı, Kemalist ve bazı liberaller özellikle son dönemde Başbakan Tayyip Erdoğan’a karşı akıl ve mantıkla izahı mümkün olmayan bir öfke nöbeti yaşıyorlar. Ulusalcıları anlamak mümkün, zira ‘derin devlet’ geleneğinden beslendikleri için 30 yıldır akan kanın bir otuz yıl daha akmasında onlara göre bir mahzur yok.
Garip olan, yıllardır, “Kürt sorunu çözülmeli” tezlerini savunan liberallerin, “Erdoğan adım atmıyor, Kürt hareketi de bunu görsün artık” benzeri ifadelerle mızıkçılık yapmalarıdır. Öyle ki, eğer çözüm sürecinden AK Parti ve Erdoğan yıpranarak çıkacaksa, gözlerini kırpmadan gençlerin ölmesine ve şehitlerin gelmesine bile rıza gösterirler.
Liberallerin, ulusalcı ve Kemalistlerle şimdilerde oluşturduğu yeni ittifakın şifresi aslında Erdoğan düşmanlığında düğümleniyor. Malum, ulusalcı ve Kemalistler AK Parti iktidara geldiği günden bu yana bütün demokratikleşme adımlarına, vesayet sistemiyle mücadeleye şiddetle karşı çıktılar. Bunun için, darbe ve darbe girişimleri dahil her türlü antidemokratik girişime ve karanlık kalkışmaya arka çıktılar.
Ergenekon sürecinde bütün çıplaklığı ile ortaya çıkan fotoğraftan da biliyoruz ki, AK Parti’nin gitmesi için gerekirse ülkenin batmasını isteyecek kadar arsız bir tavır sergilemekten çekinmediler.
Şimdi aynı ekip, demokrat ve özgürlükçü yüzlerini gizleyen konjonktürel liberalleri de saflarına katarak yeni bir oyun sahneye koymaya çalışıyor. Bu yeni ittifakın, Gezi eylemlerinde ‘millet iradesi’ne karşı omuz omuza durarak nasıl bir Türkiye istediklerini çok iyi gördük.
Tayyip Erdoğan karşıtı Ulusalcı-Kemalist-liberal ittifak, tıpkı Gezi’de olduğu gibi Mısır’da da cuntacı general Sisi’nin kuyruğuna takılarak darbeyi meşrulaştırmak için inanılmaz dansözlükler yaptılar ve artık ezberlediğimiz o gerçek yüzlerini gösterdiler. Tek hayalleri vardı, Türkiye’de de benzer görüntülerin sergilenmesi…
Bu kirli koalisyon hâlâ Mısır’daki darbecilere gıptayla bakıyor. Bunun için de şimdilik sığındıkları tek argüman ‘romantik’ dış politika… Tayyip Erdoğan’ı, ulusal çıkarlarımız gereği Mısır’da ve Suriye’de dünyanın hegemonları ile birlikte hareket etmediği ve Türkiye’yi yalnızlaştırdığı iddiasıyla acımasızca suçluyorlar. Yani, Erdoğan katliamlara ortak olmadığı için çok kızgınlar…
Zihinleri hâlâ 20. Yüzyılın dış politika paradigmasına ayarlı olanlar, 21. Yüzyılın yeni reel politiğinin adalet ve vicdan olduğunu bir türlü kavrayamıyorlar. Oysa Tayyip Erdoğan dün “One minute” tavrıyla nerede duruyorsa, bugün Suriye, Mısır ve Gazze’de de aynı adalet ve vicdan çizgisinde duruyor.
Unutmayalım ki, dünya vicdanı Mısır’da ve Suriye’de yaşanan zalimliklere ilanihaye tahammül edemez. Bugün Mısır’da darbeye ‘darbe’ diyemeyen ve Suriye’deki katliamlara sessiz kalan Washington, Londra, Paris ve Berlin merkezleri eninde sonunda 21. Yüzyılın reel politiği adalet ve vicdanla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Yani, bugün Tayyip Erdoğan’ın durduğu yere…