17 Aralık'ta paralel devletin başlattığı darbe girişimi, devlet içindeki yeni bir derin devletin varlığını ortaya çıkarması kadar, Gülen cemaati+CHP+beyaz Türklerden oluşan karmaşık ama aynı zamanda absürt bir ittifakın deşifre olması açısından da çok önemli bir tarih.
Hazırlık safhası, ortaya çıkışı ve eylem planı dikkate alındığında paralel cuntanın doğrudan millet iradesine suikast olduğu konusunda artık kimsenin bir kuşkusu yok. Bu öylesine acımasız ve kirli bir darbe planı ki, ekonomiden siyasete kadar taş taş üstünde bırakmamayı hedefliyor. Elbette bu cunta organizasyonunu sadece yerli akıllla izah etmek mümkün değil. Nitekim zaman geçtikçe arkasında Neo-Con çetelerinin ve İsrail lobisinin aklının olduğunu daha net olarak görebiliyoruz.
Şimdi şu fotoğrafa lütfen dikkatle bakalım; bir tarafta paralel cunta var. Hedefi, millet iradesini dinamitleyip ülkedeki istikrarı yok etmek, Türkiye'nin en prestijli projelerini değersizleştirerek ekonomiyi çökertmek ve Türkiye'nin dünyadaki pırıltısını söndürmek...
Türkiye'nin kaybetmesine oynayan bu cuntanın en önemli destekçileri kimler peki?
Gülen Cemaati, CHP, Tayyip Erdoğan'a karşı kan davası güden darbecilikten bozma birkaç liberal-sol çapulcu ve beyaz Türklerin temsilcisi işadamları. CHP'nin, beyaz Türklerin ve kökü dışarıda birkaç aydın bozuntusunun bu yıkım projesine destek vermesi bilmediğimiz bir şey değil. Onlar başından beri Tayyip Erdoğan'a ve 'Yeni Türkiye'ye zaten düşmanlar. Hiçbir dönem sandıkla barışık olmayan CHP eğer millet iradesinin yanında yer alsaydı şaşardık.
Esas şaşırtıcı olan Gülen Cemaati'nin tavrıdır. Çünkü yıllardır, bütün dindarlar gibi bizzat Fethullah Gülen ve cemaat de CHP'nin ve beyaz Türklerin ajandasında "irticanın başı" olarak yer almaktadır. Ayrıca herkes bilir ki, CHP siyasi tarihi boyunca başta hizmete gönül verenler olmak üzere bütün mütedeyyin insanlara eziyet etmiş bir partidir.
Peki şimdi ne oldu da cemaatin tepesindeki isimler CHP'ye kara sevdalı hale geldiler?
Bunun için özellikle 17 Aralık öncesinde Beykoz Konakları'nda yazılan CHP senaryolarını iyi okumak gerekir. Her şey burada beyaz Türklerin temsilcisi işadamlarının hazırladığı yol haritasının Kemal Kılıçdaroğlu'nun eline tutuşturulmasıyla başladı. O günden itibaren bizzat CHP tarafından hazırlanan Sarıgül'le ilgili yolsuzluk dosyaları itinayla silindi ve Sarıgül'e sarayın kapıları açıldı. Ve yine o günden itibaren, İslam'ın şartını sorsan 45-50 diyecek olan Sarıgül, cemaat odalarından çıkmaz oldu.
Buraya kadar aslında senaryo tıkır tıkır işliyor. Burada senaryoda sırıtan ve Türkiye ile örtüşmeyen bir tek unsur var, o da hizmete gönül verenlerin çantada keklik olarak görülmesi. Doğrusu cemaatin tepe isimlerinin nasıl bir organizasyon adına hareket ettiklerini anlamak gerçekten mümkün değil. Ayrıca cemaate gönül verenlerin iradelerini CHP zihniyetine tapulayabileceklerine inanmaları da kelimenin tam anlamıyla bir aymazlık...
Aslında cemaate yön verenler nasıl bir tehlikeli senaryoya ortak olduklarının farkında değiller. Çünkü 17 Aralık operasyonu, Türkiye'ye ve bütün bir millete karşı yapılan açık suikast girişimidir. Bu kirliliğe ortak olanlar şimdiden millet hafızasında mahkum olmuşlardır. Unutmayalım ki bugün tarihe düşülen bu acı kayıtlar, önümüzdeki uzun yıllar boyunca milli iradeye suikast girişimine ortak olanların önüne hep bir ŞÜPHE olarak çıkacaktır.