Perşembe günü Meclis Genel Kurulu’nda CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ı dinlerken, bu partiyi bir partiden çok bir barometre veya alarm zili gibi kullanabileceğimizi düşündüm. Hani yaklaşan bir hava saldırısında kentte alarmlar çalar ya, işte öyle…
Sayın Altay, hükümete bir soru yöneltiyor ve şöyle diyordu. “İdlib’deki Astana Zirvesi’ne dayalı bu müdahalemizin, askeri varlık yoğunluğumuzun neticesinde Türkiye, İdlib’deki cihatçı terör unsurlarını temizleyecek mi, koruyacak mı?”
Şimdi bu soru Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bir ana muhalefet partisi tarafından sorulacak bir soru mudur? Yanlış anlaşılmasın, ifade ve düşünce hürriyetine karşı olduğumdan değil; ama siyasetin olağan akışında, bu soru sizlere normal geliyor mu, bunu merak etmekteyim.
Nitekim bu örnekler çoğaltılabilir. TSK teröre karşı sınır ötesi bir harekâta girişmişken, ÖSO’nun El Kaide unsurlarından oluştuğunu iddia etmek, nasıl bir ana muhalefet pratiğidir?
Bir başka örnek: CHP geçen aylarda pat diye Ege Denizi’ndeki herhangi bir anlaşmaya konu olmamış, kaya ve kaya parçacıkları konusunu gündeme getirdi. 1996 yılından beri statüsü değişmemiş bir konu, hükümet suçlanarak gündemleştirilmeye çalışıldı. Dış ülkelerle ihtilaflarda genelde sorun yaşanan o dış ülkenin söylemini sahiplenen CHP, burada ayrışarak Yunanistan’a çatarken, hükümeti acze düşmekle suçluyordu.
Nitekim Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı, Türkiye Suriye’nin kuzeyinde harekât düzenlerken, Ege Denizi’ni de korumaya muktedir olunduğunu açıklamak durumunda kaldılar. Eski Yunan Dışişleri Bakanı ırkçı açıklamalar yaptı, Çipras ise Ege’deki menfaatlerini her durumda koruyacaklarını ifade etti.
Tabii ki burada bir sorunun varlığını inkâr ediyor değilim. Ancak donmuş bir sorunu, Türkiye Suriye’nin kuzeyinde hayati bir mesele ile meşgulken gündeme getirmenin herhangi bir faydasını görüyor musunuz?
Hangi milli bir ana muhalefet partisi, ülkenin milli ordusunun İdlib’e cihatçı örgütleri korumak için gittiğinden şüphelenebilir? TSK’nın İdlib’de cihatçı örgütleri korumak için güç yoğunlaştırdığı konusunda şüpheleri olan bir CHP’nin, Afrin harekâtını doğru bulması beklenebilir mi?
Bu nedenle de, CHP bir yandan Zeytin Dalı Harekâtı’nı desteklediğini söylerken, öte yandan Afrin’in merkezine girilmemesi gerektiğini, ÖSO’nun da El Kaide olduğunu iddia edebilmektedir. Bu eklektik savrulmanın nedeni ne olabilir?
Yapılan araştırmalar, bu tür söylemlerin bir oy karşılığının olmadığını göstermekte. CHP, Türkiye’yi dışarıdan okuduğu için mi bu hatalara düşmektedir. Yoksa, CHP bir siyasi parti olmaktan çıkıp, operasyonel bir barometreye mi dönüşmüştür?