Yerel seçimler yaklaşırken, aynı bayat ama yine de dikkatli olunması gereken oyunlar sergileniyor. Seçim sürecinin “yumuşak hakikatleri” imkansız kılacağı, ortamın doğal olarak sertleşeceğini düşünen kesimler harekete geçmiş gibi. Burada sahaya sadece provokatörlerin sürüldüğü zannedilmesin. Hayatın olağan akışı içinde gerçekleşen olaylara da “özel” ihtimam göstererek toplumu tedirgin etmek mümkün.
Türkiye’de bazı fay hatları olduğu varsayılıyor. Bunlar etnik, mezhepsel ve yaşam biçimsel olarak öne çıkıyor. Tabii bunlara Suriyeli sığınmacılar üzerinden yenilerinin eklenmesi gayretlerini de izliyoruz. Maalesef bazı siyasi partiler kasıtlı dezenformasyonlarla bu süreçte etkin rol oynuyorlar.
“Varsayılıyor” demenin nedeni, tüm tarihsel/güncel çabalara rağmen böyle fay hatlarına sahip olmadığımızı düşünmemdir. Elimizde somut veriler de var. Mesela FETÖ ve PKK’nın tüm çabasına rağmen “Çukur” vandallıklarına Kürt vatandaşlarımız yüz vermedi. Ama öte yandan geri kalan geniş toplumda da bir Kürt aleyhtarlığı gözlemlenmedi. Burada hükümetin özeni ve hassasiyeti takdire şayandı.
Gezi krizinin 1. yıldönümünde, tüm kışkırtmalara rağmen sahada DHKP-C ve benzer örgütler dışında vatandaşlar yer almadı. 15 Temmuz’da ise toplumun tüm kesimleri demokrasilerine sahip çıkmak üzere yek vücut oldu.
Toplum tabii ki değişik çıkar ve politik kesimlerden oluşur. Bunlar şiddet içermeyen mekanizmalarla, ki bunların başında siyaset ve sivil toplum gelir, kendi mücadelelerini verirler. Ülkemiz bir tehdide maruz kaldığında ise tüm bu farklar buharlaşmaz ama birlik duygusu içinde savunma hattında birleşme yaşanır.
“Yerli ve milli” kavramını öne çıkarmakla da zaten bunu kast ediyoruz. Bu kavramdan kimsenin rahatsız olması, dışlandığını hissetmesi gerekmez. “Yerli ve milli” olmak aynı politik/yaşam biçimsel çizgide hizalanmak demek değildir.
Etnik olarak Türk/Kürt, mezhepsel olarak Sünni/Alevi, yaşam biçimsel olarak da Muhafazakar/Beyaz Türk hatlarını varsayan ve bunlar üzerinden ülkede kargaşa/siyasi dizayn hedefleyenler herhalde seçimleri etkileyebileceklerini düşünüyorlar. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış.
Burada herkese sorumluluk düşüyor. En çok sorumluluk sahibi olan iktidarın işi de bu süreçleri soğukkanlı şekilde yönetmek. Ama bu yönetme işi pasiflik veya bir şeylerden taviz olarak algılanmamalı. AK Parti ve seçmeni sorumluluk/sağduyu sahibidir. Ülke bekasını kendi siyasi hedeflerinin üzerinde tutar.
Doğrusu, bizler Kırıkkanat ve buna benzerlerin saçmalamalarını gündem yapmakla kendimize haksızlık ederiz. Son bir ayda gündeme getirilen konular, toplum tarafından çoktan aşılmış meselelerdir. Atatürk de, ezan da bizlerin ortak değerleridir.
Olaylara bu soğukkanlılıkla bakmak ama her daim tetikte olmakta da fayda var.