Seçim öncesi başladı. “Bankamatik işçilerden” bahsedip işçi kıyımına alt yapı oluşturdu. Göreve geldikten sonra hemen icraata geçti. Tablo ortada: İmamoğlu işçi çıkarıyor, Kılıçdaroğlu da yaptığı açıklamalarla O’na destek veriyor.
Savunmaları ise hazır:
“Çalışmadan aylık alıyorlardı” diyorlar. Bir algı oluşturmaya çalışıp karalama kampanyası yürütüyorlar.
Eğer gerçekten öyle ise…
İşten çıkarmak yetmez. Bunun bir de hukuki boyutu var. İmamoğlu’nun belediye avukatları aracılığı ile gerekli suç duyurularında bulunması gerekir. Aksi takdirde görevi ihmal suçu işlemiş olur. Bir belediye başkanı olarak, işçilere ödenen haksız aylıkların peşine düşmek zorundadır. Kendisi iddia ediyor çünkü, “bankamatik işçilerden” bahsediyor.
Bu durumda, seçilmiş belediye başkanı olarak kurumun hakkını-hukukunu korumak, haksız ödenen aylıkları geri istemek gibi bir görevi var. Yapmazsa eğer, bir kamu görevlisi olarak suçlu duruma düşer!
Ama yapmıyor…
Çünkü söyledikleri doğru değil. Attığı, kapı önüne koyduğu işçiler her gün ekranlarda. Aralarında 10 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışanlar var. Parkları süpürürken bulduğu ve içinde binlerce dolar olan cüzdanı götürüp karakola teslim eden bir işçi de onların arasında. Öyle görülüyor ki hepsi ekmeğinin peşinde, alın teri dökerek kazandığı parayı hak eden insanlar.
İşte onlara “Bankamatik İşçi” diyorlar...
“Çalışmadan para aldıklarını” iddia ediyorlar...
Ayıptır, son derece çirkin bir suçlamadır bu. Namusuyla çalışıp, onuruyla yaşayan bu işçilerin kişilik haklarına yapılan ağır bir saldırıdır. Doğru ve ahlaki olmayan, yasal ve insani dayanağı bulunmayan işçi kıyımını gölgelemek için karşı tarafa yapılan haksız bir suç isnadıdır.
Hukuken de suçtur içine girdikleri tavır!
O işçilerin tamamının yargıya gidip, kendilerine karşı kullanılan bu ifadelerin hesabını sorma hakları var şimdi. Kendi başlarına yapamayabilirler belki bunu. Ama sendikaları var. Sendikalar öncü olmalı, işçileri harekete geçirmeli, gerekli suç duyurusu dilekçeleri hazırlamalı.
İmamoğlu’nun sözleriyle ilgili gereken hukuki işlemler yapılmalı.
Makamı ve konumu ne olursa olsun, kimsenin bu işçilerin onurlarıyla oynamaya hakkı yok. Türkiye bir hukuk devleti, kabile ya da aşiret değil.
İnsanları karalamak, suçlamak ve haklarında kamuoyunda yanlış algılar oluşmasına çalışmak, bu kadar ucuz olmamalı. Yargıda hesabı sorulmalı.
***
Biliyorsunuz, hep birlikte yaşadık…
Doğu ve Güneydoğu’da yıllarca baskı ve tehditle kepenk kapattırdılar esnafa. Anayasal hakları olan iş ve çalışma hürriyetini ellerinden aldılar.
Şimdi de kendileri kepenk kapattılar.
Anlamışsınızdır, Diyarbakır HDP İl Binası’nın görüntüsünden bahsediyorum. Dağa kaçırılan yavruları için “evladımı istiyorum” feryatlarıyla kapıya dayanan anneler, HDP’ye kepenk kapattı!
Diyarbakır’a gidip bunlara destek veren İmamoğlu gibi tipler görmek istemese de bölge halkı biliyor, kimin kimle hemhal olduğunu.
Tarihi bir kırılma noktasıdır bu!..
Bu görüntüyü ortaya çıkarmayı başaran o annelerin önünde hep birlikte saygıyla eğilmemiz gerekir.