1
AK Parti’nin daha çok Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra kullandığı ‘yeni’ sözcüğü;
AK Parti’nin bu sözcük bağlamında geliştirdiği retorik ve söylem açısından daha birçok kez üzerinde durmayı hak ediyor, ‘yeni’ sözcüğü.
Daha önce de bu sütunda söylediğimiz gibi, ‘yeni’ kelimesi siyaseten güçlü bir araç.
Özellikle, bizim gibi, geçmişinde bir sürü çalkantıların, kaotik zamanların ve darbelerin bulunduğu bir ülkede; geçmişin bu nakisalarından sıyrılmak adına anahtar bir sözcük ‘yeni’.
2
‘Yeni’ gibi gündeme gelen ikinci bir sözcük var, aynı düzlemde üzerinde durulması gereken: ‘Parantez’.
Geçenlerde bir kadın milletvekilinin kullanmasıyla daha da duyulur ve tartışılır hale geldi.
Ne diyordu (mealen); “Yeni Türkiye’nin başlamasıyla yüzyıllık bir parantez de kapanmış olacak.”
Bu söylemler günlük siyaset atmosferi için gerçekten çok işlevsel.
Hatta tahrik edici, galeyana getirici…
Kitleleri etkilemek ve dinamik tutmak için bire bir. Kadın milletvekilimizin parantezi Cumhuriyet dönemini kapsıyordu.
Gülay Göktürk’ün de 5 Şubat tarihli yazısında dile getirdiği gibi;
“Parantezi 1930’larda açanlar ise yaşanan değişimi daha ziyade Batı medeniyetine karşı ‘yeni bir medeniyet projesinin inşası’ olarak görme eğiliminde” olanlarımızda mevcut.
Ne kadar efsunlu değil mi; yeni bir medeniyet inşası için paranteze almak.
3
Doğrusu ‘bir medeniyet inşasında’ bulunmak ne kadar hayati ve önemliyse,
O inşaa sürecini belirlemek ve tanımlamak da o kadar önemlidir.
‘Medeniyet’ yolculuğu dediğimiz süreç, bizatihi tanımı kendinden menkul olarak, bazı hususlarda daha özenli ve dikkatli olmamızı gerektirmektedir.
Mesela; ‘Yeni Türkiye’ iddiasıyla, medeniyet yolculuğunda bulunma cehdinin bir arada bulunması zordur.
Kısaca; medeniyet; sürekli, kesintisiz, birbirine eklemlenen, öncesi ve sonrasıyla birbirini besleyen bir yolculuk hali ise;
‘Yeni’ dediğimizde ve ‘yeni’ye bir mutlakıyet içeriği yüklediğimizde, geçmişle bağlarımızı kesmemiz gerekir.
Yani ‘medeniyet yolculuğu’ndan vazgeçmemiz. Kimse çıkıp da biz geçmişin kötülerini paranteze almak istiyoruz diyemez, bütünü bozamaz, parçalayamaz.
Bir şey salt iyi veya kötü olamaz, iyisiyle kötüsüyle bir bütündür.
Eğer biz ‘Yeni Türkiye’yi geçmişle bağlarını keserek kuracaksak;
O zaman paranteze almaya çalıştığımız Cumhuriyet’ten ne farkımız kalır.
Onlar da bütün mesailerini, geçmişten tamamen kopuk bir toplum ve devlet kurmak için harcamışlardı. Gelinen noktayı hep beraber yaşıyoruz.
Medeniyet inşasına ve medeniyet yolculuğuna evet. Ama medeniyet iddiasının gerektirdiği ciddiyeti, aklı selimi, tevazuyu, duyguyu ıskalamamak şartıyla.
Konuyu, yine Gülay Göktürk’ün 5 Şubat tarihli yazısının bir bölümüyle bitirelim.
“ ‘Yeni Türkiye ülkeye ve dünyaya bakışımızın kökten değişmesi demektir’ gibi ifadeleri duyduğumda irkiliyorum. Bu tip cümlelerde ‘geçmişten köklü kopuş’ fikrini görüyorum. Her türlü ‘köklü kopuş’ ihtimali karşısında duyduğum tedirginlik doğal olarak depreşiyor.”