1
Küreselleşme, iddiasının önünde engel olarak gördüğü ulus devletleri parçalayarak işe başlamanın kaçınılmaz olduğunu görerek yola çıktı.
Ancak bu amacına pek te kolay ulaşamadı.
Çünkü ulus devletleri ayakta tutan aidiyet duygusu henüz ve hala gücünü koruyordu. Dolayısıyla dayanak olacak derecede aidiyet değerlerine sahip uluslar, modern dünyanın emperyalizmi olan küreselleşmeye karşı direnebildiler.
Bunun üzerine küreselleşmeciler;
Ulus devletler madem bir takım aidiyet duygularına dayanarak direnebiliyorlar, öyleyse bizde daha alt değerleri/aidiyetleri harekete geçirerek yapıyı içerden yıkabiliriz, düşüncesiyle harekete geçtiler.
Bir bölgeye, bir şehre, bir kavme, bir mezhebe/meşrebe ait olmayı öne çıkararak, bu aidiyetleri yükselen değerler haline dönüştürerek, buradan doğan enerji ile üst yapıları içerden parçalama yoluna gittiler.
Gerçekten de, ulus aidiyeti yeterince güçlü olmayan devletler bu iç tazyik sonucu parçalandılar ve kaotik bir ortama sürüklendiler.
Ne var ki;
Bu müdahale her yerde devlet/ülke çatısını yıkma seviyesine ulaşamadı.
Yıkılmayan bu yapılarda küreselleşmenin yürüttüğü bu ameliye yer yer hayırlı olarak değerlendirebileceğimiz kimi gelişmelere neden oldu.
Yerellik/yerlilik diye bir olgunun gelişmesini sağladı.
Benim de yeniden Göreleli olmamda bu gelişmenin etkisi olmuş mudur, bilmiyorum.
2
Yerellik iyi de, eğer bu duygular bir üst değerde birleşemiyorlar ise devletler için potansiyel bir tehlike olarak orada dururlar.
Ancak, söz konusu hassasiyetler; vatan-vatandaşlık, bağımsızlık-özgürlük, haysiyetli bir birlikte oluş vs. gibi değerlerle birbirine bağlanırsa ortaya dinamik olduğu kadar sağlam bir ilişkiler sistemi çıkar.
Zeytin Dalı Operasyonu bize, Türkiye’nin bu hususta doğru ve sağlam bir yol üzere olduğunu göstermesi bakımından da büyük önem taşımakta.
Dikkat edilirse; Zeytin Dalı Operasyonu’nun sadece harekata katılan muharip unsurlardan ibaret olmadığı görülecektir.
Neredeyse ülkenin bütün unsurları, bütün aidiyetleri bu harekata katılmıştır.
Kimileri askere yün bere ve eldiven örerek, kimileri bölgesel yemeklerini yaparak, kimileri askerlerin geçiş güzergahında teşyi edici gösteriler icra ederek ve en önemlisi köylüsü kentlisiyle bütün Türkiye duaya durarak harekata katılmıştır.
Bu kolay kolay her milletin sağlayabileceği bir bütünlük değildir.
Türkiye bunu başarmıştır.
3
Son seyahatimde öğrendim ki; Kaymakamlığın ve Belediye’nin öncülüğünde Göreleliler de bu harekata katılmışlar, hem de yerelliklerini öne çıkararak.
Malumunuz, özellikle Giresun ve Ordu’da fındık neredeyse tek ticari metadır, vazgeçilmez bir değerdir.
Göreleliler de dayanışma içinde kendi aralarında para toplayarak imal ettirdikleri seksen bin poşet/torba kavrulmuş iç fındığı cephede çarpışan askerlere ulaştırmışlar.
Ulaştırmışlar, çünkü sosyal medya yoluyla bizzat cephede bulunan askerlerden geri dönüşler almışlar.
Görele’nin başlattığı bu tavır daha sonra başka ilçelerinde devreye giresiyle büyük bir kampanyaya dönüşmüş.
Konjonktürel ve hatta basit görülebilecek bu hareket, aslında derin ve büyük bir hakikate işaret etmektedir.
Küreselcilerin Türkiye’yi parçalamak için alt değerleri kaşımaları Türkiye’yi zayıflatmamış;
Aksine yerel değerlerin öne çıkması bütün Türkiye sathının sahiplenilmesine ve değerli hale gelmesine vesile olmuştur.
Sevindirici olan yükselen bu yerel değerler bağlılıklarını ve takipçilerini içe kapatmamış;
15 Temmuz ve devamında gerçekleşen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları vesilesiyle de gördüğümüz gibi alt değerlerin Türkiyeli olmak üst değerinde birleşmesine neden olmuştur.
Bu durumda siyasete ve sosyolojiye düşen bu olguyu iyi okuyup, korumaktır, güçlendirmektir.