WASHINGTON
2013 Washington’daki İsrail lobisi için zor bir yıldı. Lobinin tüm çabalarına rağmen Obama yönetimi Suriye’ye gözdağı verecek askeri bir müdahalede bulunmadı; İran’ın nükleer programını durdurmak için askeri bir müdahale yerine diplomatik çözüme öncelik verdi ve İran ile nükleer müzakerelere başladı. Bunlar Washington’daki İsrail lobisinin en azından yeni bir yönetim gelinceye kadar Beyaz Saray’a bütün taleplerini dikte edemeyeceğinin göstergesi. Ve 2014’te bu durumu daha da derinleştirecek, lobinin Washington’ın Ortadoğu siyasetinde oynadığı rolü sınırlayıp iki ülke arasındaki ilişkileri uzun vadede etkileyecek birkaç faktör var.
Amerika’nın bugüne kadar İsrail-Filistin meselesinde oynadığı rol iki ülke arasındaki ilişkilerin en önemli ayaklarından biri oldu ve İsrail lobisi bu mesele üzerinden kendisine Washington siyasetinde geniş bir alan açtı. Eğer Amerika’nın bu meseledeki rolü azalırsa İsrail lobisinin Washington siyasetindeki hareket alanı da kısıtlanacaktır. Dışişleri Bakanı Kerry’nin inisiyatifiyle yeniden başlatılan İsrail-Filistin görüşmelerinden sonuç alınamaması tam olarak buna sebep olabilir. Yani eğer müzakereler çökerse Amerika en azından yeni bir yönetimin geleceği 2017’ye kadar meseleye direkt taraf olmak istemeyecektir. Filistin tarafı sorunun çözümü için uluslararası organizasyonlara, Avrupa ülkelerine, sivil toplum kuruluşlarına başvurmaya devam ederse meseleye yeni aktörler dahil olacak, İsrail lobisi enerjisini Amerika’dan daha aktif rol oynayan bu aktörlere kaydıracaktır.
İsrail lobisinin Amerika ile ilişkisini şekillendirecek, Washington’ın Ortadoğu siyasetinde oynadığı rolü kısıtlayacak bir başka faktör İran ile yürütülen nükleer müzakereler. Eğer müzakereler başarılı olursa Amerika-İsrail ilişkilerinin diğer önemli ayağı olan İran’ı izole etme politikası Amerika’nın resmi politikası olmaktan çıkacak. Amerika İran ile ilişkilerinde yepyeni bir sayfa açarken İsrail lobisinin İran’a askeri bir müdahaleyi savunması lobinin hem Amerikan halkı hem de Amerikan yönetimi nezdindeki meşruiyetine darbe vuracaktır. Bunun emarelerini görmeye başladık bile.
Son haftalarda ana akım Amerikan medyası müzakereler sürerken İran’a yeni yaptırım paketini Kongre’den geçirmeye çalışan ve askeri müdahale çağrısı yapan Kongre üyelerini sert şekilde eleştirmeye başladı. Sadece medyadan değil, sivil toplum örgütlerinden, düşünce kuruluşlarından ve siyasetçilerden de İsrail’in savaş çığırtkanlığı yaptığına dair eleştiriler yükseliyor.
Fakat belki de iki ülke ilişkilerinin geleceğinde en büyük rolü oynayacak faktör Amerikan kamuoyunun, özellikle de genç neslin İsrail’e bakış açısı. Pew araştırma şirketinin 2013’te yaptığı bir ankete göre genç nesil Amerikalıların büyük çoğunluğu İsrail-Filistin meselesinde körü körüne İsrail’in tarafını tutmuyor. Her iki tarafın da haklı olduğu ve hata yaptığı noktaların olduğuna inanıyor. Ve büyük bir çoğunluk Amerika’nın İsrail’i korumak için İran ya da herhangi başka bir bölge ülkesine askeri müdahalede bulunmasına karşı.
Mart ayında Washington’da önemli bir sivil toplum örgütünün düzenleyeceği konferansın başlığı Washington’da yavaş yavaş yükselen bu yeni ruh halini göstermesi açısından önemli. Diplomatların, sivil ve askeri bürokrasinin, uzmanların ve siyasetçilerin çağrılacağı halka açık bu toplantının başlığı ‘Amerika-İsrail Arasındaki Özel İlişkinin Yeniden Değerlendirilmesi’. Kısacası 2014, Amerika-İsrail arasındaki ilişkinin seyrini değiştirecek dinamikler doğurabilir.