Dün, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Erkut Yücaoğlu ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, kutuplaşmadan, yerel seçim sürecindeki üsluptan, Kopenhag kriterlerinden uzaklaşılmasına kadar geniş yelpazede eleştirilerini sıraladı.
Cumhurbaşkanı Gül kürsüye çıktığında ise iki başkanın konuşmasına neredeyse satır satır yanıt veriyordu. Danışmanı Ahmet Sever’e sordum, “Metinler önceden size geldi mi?” Gül önündeki şeffaf ekranı kullanmamış, şifahen konuşuyormuş.
BU YAZIYI SPİKERDEN DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN
“İşadamları örgütlerine ayrım yapmadan yurtdışı gezilerine davet ediyorum, toplantılara katılıyorum” diyerek söze başladı. Hem konuşması sakin ve yumuşak üsluptaydı hem de ‘babacan bir baba’ gibi bir yandan övüp, bir yandan nasihatler verdi:
“İşadamları eli taşın altında olandır. Sıkıntıları en iyi siz bilirsiniz. Yüksek enflasyon ve yüksek faizli dönemlerinde bir gecede insanların zenginleşip fakirleştiği, bütün bunları siz geçmişte yaşadınız. Onun için bu konularda hassas davranıyorsunuz. Aynı acı deneyimler bir kez daha yaşanmasın diye.”
Ve devam etti:
“Bugün geldiğimiz noktanın kıymetini bilip bunu daha ileriye nasıl taşıyacağız. İstişare toplantılarında yapacağınız değerlendirmeler neticesinde, önerileriniz, tespitleriniz ekonomi yöneticileri tarafından ciddi şekilde değerlendirilecektir.
Bu tip önlemler söz konusu olduğunda, ne kadar önlemlerinizin yapıcı önlemler gerçekleştirilirse, verdiğiniz mesajların alınmasına ne kadar çok alınmasına uygun mesajlar verirseniz, uygulamacılar da buna o derece önem gösterecektir.” Not alırken Cumhurbaşkanı Gül’ın son, uzun cümlesini eksik mi duydum tam çözemedim diye yine arka sıramda oturan Köşk’ten birine sordum:
“Önerileriniz ne kadar yapıcı olursa, o kadar dikkate alınır dedi” yanıtını verdi.
Şu cümlelerle de baba nasihatini sürdürdü:
“Tabii ki moral, motivasyon çok önemli. Türkiye bir seçim döneminden geçti. Ne kadar sert ve gergin olduğunu hep beraber yaşadık. Unutmayın ki, Türk siyasi geleneği böyle. Gelişmiş ülkelerde bu tip gelenekler yok. Ben inanıyorum ki bizde de bunlar değişecektir. Siz moralinizi bozmayın, işinize, gücünüze odaklanın.
Çoğulculuk her şeyin başıdır, tartışmalar olacaktır. Önemli olan tartışmaların kırıcı, dışlayıcı olmaması, kutuplaşmamamızdır. Bunun ötesinde herkes fikrini söyleyecektir. Türkiye’nin geleceğinin parlaklığından hiçbir zaman şüphe etmiyorum.”
TÜSİAD’da tek başına
TÜSİAD’ın yılda iki kez düzenlenen Yüksek İstişare Konseyi toplantısından biri Ankara’da yapılır. Toplantıya da ‘adap’ gereği siyasi liderler davet edilir. Siyasi liderler ise ‘konuşmacı’ değillerse, katılmazlar. Dün bir istisna vardı, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dinleyici koltuğunda yerini almak üzere TÜSİAD’ın toplantısına katıldı.
“CHP, ne de olsa sağa açılıyor” esprisini yapanlar yine bizzat CHP’lilerdi ama konumuz bu değil. Geçenlerde İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlu yakınıyordu, parti içinde doğru düzgün danışman olmadığından. Basit örneği dün yaşadık. CHP liderinin iletişim danışmanı, imaj danışmanı her ne ise hem sınıfta kaldı, hem de Kılıçdaroğlu’nun bir başına kalmasına neden oldu.
TÜSİAD’ın yönetim kurulu otelin kapısında Cumhurbaşkanı Gül’ü beklerken, CHP lideri geldi ve protokol için ayrılan ön sırada, tek başına oturmaya başladı. Diplomasi geleneğinde yıllarca yaşamış Volkan Vural yanına gitti de Kılıçdaroğlu TÜSİAD’da tek başına durmaktan kurtuldu. Başbakan Erdoğan’ın başına böyle bir olay gelmez çünkü danışmanları makinenin dişlileri gibi tıkır tıkır çalışır, olmadı liderlerine dışarıda kahve içirtir veya arabanın içinde bekletir ki böyle tek başına fotoğraf karesi çıkmasın.