FETÖ ile mücadele sürüyor; sürecek, sürmeli ve taviz vermeden de devam etmeli. Bu arada, sık sık karşımıza çıkıp “Haksızlık yapılıyor, masum insanlar cezaevlerine dolduruluyor” iddiasında bulunanlara da ihtiyatlı bir dikkatle yaklaşmalı.
Çünkü…
Yeminler ediliyor, “adam masum” deniliyor, bir bakıyorsunuz telefonundan Bylock çıkıyor. Hayatları kendilerini gizlemek ve kamufle olmakla geçtiği için, FETÖ’cüler bu yemin etme ve yalan söyleme işini çok iyi yapıyor.
Şimdi, “FETÖ ile mücadelede kurunun yanında yanan hiç yaş yok mu?” denilebilir. Tabi ki arada hatalar yapılıyor, ancak onları diğerlerinden ayırmak kolay. Gerçek FETÖ’cüler, “haksızlığa uğradık” derken, açık ya da örtülü Cumhurbaşkanı ve Hükümet’e gönderme yaparken, diğerleri farklı davranıyorlar. Sadece dertlerini anlatmaya uğraşıyorlar. Hatta cezaevlerinde FETÖ’cülerle itişip kakışıyorlar. Dışarı çıktıktan sonra da Erdoğan ve İktidarı değil, kendilerine o haksızlığı yapanları suçluyorlar. Fethullah Gülen ve ekibine de veryansın ediyor, ateş püskürüyorlar.
***
Mesela ben “FETÖ’cü olmayan bir FETÖ’cü” tanıyorum. 23 Eylül 2016’da cezaevine girdi. 6 Temmuz 2017’de serbest kaldı. Tam 9 ay 16 gün cezaevinde yattı.
Adı Hasan, soyadı Uslu, Silifkeli.
Cezaevinde yatarken, başta dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Kalkınma Bakanı Lütfü Elvan olmak üzere pek çok isme söylemiştim. “İyi biliyorum, FETÖ ile ilişkisi yok” demiştim. Zaten telefonunda ne Bylock tespit edildi, ne Bank Asya’da parası çıktı, ne de üç çocuğundan birisinin FETÖ okulları ve dershaneleri ile ilişkisi belirlendi.
Bunlarla yolunun nerede kesiştiğini de hakime kendisi söyledi:
“Ben Silifke Atakent’de belediye başkanlığı yaptım. Siyasetçiyim ve herkesle iyi ilişkiler kurmaya çalıştım. Geçmişte ‘cemaat’ denilen bu yapının davetlerine de katıldım. Onlarla da görüştüm. Ancak, 17-25 Aralık yargı darbesinden çok önce bunlarla ilişkimi kestim.”
Gerçek buydu, fakat geçmişin siyasi çekişmeleri ve şahsi hesaplar devreye girdi. Sadece tanık beyanı üzerine tutuklanıp cezaevine gönderildi. İlk mahkemede durum ortaya çıktı, tutuksuz yargılanmak üzereye serbest bırakıldı.
Hasan Uslu, buna rağmen “Cumhurbaşkanımız az bile söylüyor, hain bunlar” diyor:
-Bana cezaevi hayatı ağır gelmedi, ama adımın bunlarla birlikte geçmesi kanıma dokundu. Bunlarla birlikte cezaevinde kalmak gerçekten ağır geldi.
Ve ekliyor:
-Yine de devletime kırgın değilim. Çünkü, ne şekilde ve neden içeri alındığımı gayet iyi biliyorum.
Ben de biliyorum, ama siz de bilesiniz diye belirteyim:
Birincisi, kendisi hakkında işlem yapıp tutuklamaya sevk eden savcı, FETÖ irtibatı yüzünden görevden alındı. İkincisi, Hasan Uslu serbest bırakıldı. Fakat, cezaevine girmesine yol açan ifadeyi verenler, halen içeride.
Demek ki…
Hatalar olabiliyor, ama süreç işledikçe bunlar gideriliyor, kurulan kumpaslar ortaya çıkarılıyor, taşlar yerine oturuyor.
***
Daha önce başta Adalet Bakanı olmak üzere pek çok kişiye söyledim ve burada da rahatça ve inanarak yazıyorum: Kendisini iyi tanıdığım için rahatça ifade ediyorum ki Hasan Uslu FETÖ’cü değildir.
Buna rağmen haksızlığa uğramıştır, ama Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, Hükümet’i suçlamıyor.
Haksızlığa uğramıştır, ama FETÖ’nün yanında değil, devletinin yanında yer alıyor.
Haksızlığa uğramıştır, ama özellikle batılı ülkelerin FETÖ yanlısı ve Türkiye’yi suçlayan tavırlarına hak vermiyor, tepki gösteriyor.
Haksızlığa uğramıştır, ama FETÖ ile mücadelenin kesintiye uğramadan devamından yana tavır koyuyor.
Hasan Uslu’ya bakınca, her şey daha net görülüyor. “FETÖ ile mücadele bahanesi ile insanlar cezaevlerine dolduruluyor” söylemleri ile Türkiye’yi batıya şikayet edenlerin, ne yapmak istedikleri daha iyi anlaşılıyor.
Türkiye’yi hedef alan dış destekli 15 Temmuz saldırısının ardından, herkes meşrebine göre tavır alıp saf belirliyor.