Cinayet şebekesi PKK zorda. Diyarbakır’daki annelerin nöbeti kimsenin tahmin edemediği kadar güçlü bir etki yaptı. HDP nefessiz kalınca devreye ortaklar CHP ve İYİ Parti girdi. “Öfkeyi Devlet’e yönlendirme” temalı mesajlar verdiler ama nafile... Çünkü şu an 1397 aile devlet ile işbirliği halinde ve hepsi evlatlarının kurtarılması için çaba gösteriyor. HDP binasının önüne “kendinden zuhur” özgüveniyle gelen Hacire Ana “yeter artık” diyerek “esarete” karşı “cesaret” sürecini başlatınca işin rengi değişti. Bu cesaret diğer ailelere de yansıdı/yansıyor. Terör örgütü ve destekçilerine karşı net tavır koyamayanların acınacak hale düşeceği günler çok yakın.
MADEM ÖPTÜN ALNINDAN...
Davutoğlu’nun “siz kovmadınız, ben ayrıldım” tadındaki açıklamaları etki uyandırmadı. Kameraların karşısına çıkarken yanına düşük profilli isimleri almasaydı sonuç farklı olabilirdi. Sağ yanına Ayhan Sefer Üstün’ü değil de CHP’den kovulan (muhasebeci Kenan olarak bilinir) Öztürk Yılmaz’ı almalıydı. Davutoğlu’nun “alnından öperek” Türkiye’ye tanıttığı Öztürk Yılmaz’da star kumaşı var. Ezber bozan çıkışlarıyla gündemi sarsabiliyor, çapraz koşularla rakip defansı yorabiliyor. Her sözü manşet, her tavrı olay... Değerlendirilmeliydi...
AH İSTANBUL...
Türkiye’de belediyecilik 1970’lerde istihdam odaklıydı. Ne kadar fazla işçi çalıştırıyorsan o kadar başarılı sayılırdın. Özal dönemiyle birlikte hizmet belediyeciliği devreye girdi, alt ve üst yapı faaliyetleri öne çıktı ama işin sosyal yönü zayıf kalınca CHP belediyeciliği dönemi başladı. Bu sefer de şehirler çöp, çukur, çamur deryasına dönüverdi. İmdada Refah Partisi’nin “Milli Görüş Belediyeciliği” yetişti. Sn. Erdoğan’ın önderlik ettiği bu yeni anlayış hizmet ve eser odaklı belediyeciliği şehrin en ücra kesimlerine yayarken sosyal siyaseti de elle tutulur, gözle görülür hale getirdi. Ak Parti dönemi başlayınca sosyal yönü güçlü hizmet ve eser odaklı belediyecilik “kalkınma şehirlerden başlar” anlayışı ile vizyoner kimliğine kavuştu. Klasik şehircilik hizmetleri devam ederken mega projeler devreye girdi. Belediyeler, Dünya ile rekabet edebilen, ekonomiden, kültür endüstrisine kadar her alanda etki gücü yüksek yapılar haline geldi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bugün sadece belediye başkanının imzasıyla hazine garantisi olmaksızın Dünya’daki tüm finans merkezlerinden düşük faizli ve uzun vadeli milyarlarca dolar kredi alabilme imkanına sahip bir gücü temsil ediyor.
Bin kilometreyi aşan raylı sistem hedefi ve bu doğrultuda devam eden çalışmaların büyüklüğü İstanbul’u Dünya şehirleri arasında rakipsiz kılıyor.
Ama biz bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni Yenikapı’da sergilenen hizmet araçları fiyaskosu ve SMS mesajları ile kovulan personeliyle tartışıyoruz.
Ekrem İmamoğlu seçim öncesinde kendisini bir “pop star” olarak konumlandıran “Ajans”ın yönlendirmesiyle “küçük düşüncelere” hapsolduğunun ve İstanbul’u “küçük düşürdüğünün” farkına varabilecek mi dersiniz?