Artık geriye sayım başladı, kaçınılmaz son geliyor. Suriye’ye, sınırlı da olsa bir askeri müdahale yapılacak; Esad’a ceza verilecek.
Çünkü, artık bıçak kemiğe dayandı. Esad, kullandığı kimyasal silahla ciddi bir insanlık suçunun altına imza attı. Tam bir cani olduğu tescillendi.
Türkiye de başından beri bunu söylüyordu. Suriye’deki Esad Rejimi’nin insanlık dışı uygulamalarına dünyanın dikkatini çekmeye çalışıyordu. Esad’ın “acımasız bir katil olduğunu” tekrarlayıp duruyordu.
Ne oldu?
Türkiye haklı çıktı. Pek çok dünya ülkesi, bizim daha ilk anda yaptığımız teşhis üzerinde birleşti.
***
Oysa, sürekli olarak aynı eleştiri yapılıyordu. Uyguladığı politika ile “Türkiye’nin yalnız kaldığı” söyleniyordu.
Ne oldu, tam tersi oldu! Türkiye değil, Suriye yalnızlaştı. Rusya bile ortaya çıkan tablo üzerine, Esad Rejimi’ne karşı yapılacak bir operasyona boyun eğmek zorunda kaldı.
Şimdi, Suriye’nin arkasında İran gibi birkaç ülke var. Türkiye’nin savunduğu tezler ise, uluslararası kamuoyunda kabul edilmiş durumda.
***
Şimdi son derece çarpıcı bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor...
Daha düne kadar “yalnız kaldığımızı” savunanlar, şimdi de “Türkiye’yi yalnızlaştırmaya ve pasifize etmeye” çalışıyorlar.
“Eyvah, Türkiye’yi savaşa sokacaklar” yaygarası koparıyorlar:
- Bu iş bize pahalıya mal olacak. Biz böyle bir operasyona destek vermeyelim. Aman ha karışmayalım.
Ne diyorlar, ne yapmak istiyorlar, anlaşılır gibi değil! Adeta, Suriye’deki kanlı rejimin gönüllü avukatları gibiler. Masum çocuklar kimyasal silahla katledilirken sessizler; sıra canilerin cezalandırılmasına gelince çığlıklar atıyorlar.
***
Öylesine kötü bir sınav verdiler ki...
Bunların bir kısmı, daha düne kadar “Bağımsız Türkiye” diye bağırıyordu. Sürekli olarak gösteriler yapıyor, “antiemperyalist” olmakla övünüyordu.
Bir kısmı da “Ne Amerika ne Çin, her şey Türkiye için” sloganı atarak ortalıkta geziyordu.
En büyük eleştirileri, bu ülkenin “yerli bir politika” uygulamamasıydı. Hep “Türkiye’yi emperyalistlerin peşine takılmakla” suçluyorlardı.
Aradan geçen yıllar kabuk değiştirmelerine yol açtı. Nihayet, “Türkiye yalnızlaşıyor, yalnız kaldı” noktasında birleştiler.
Geçmişlerini unutup, yeni bir kimlikle ortaya çıktılar!
***
Nihayet çok ilginç gelişmeler ve ittifaklar şekillendi. Hayatları “şeriat geliyor” korkusu ile geçenler, Suriye konusunda İran’la aynı safta buluştular.
Dün birbirlerine hayat hakkı bile tanımayanlar, Türkiye’nin Suriye politikası karşısında el ele verdiler.
Son gelişmeler üzerine de yeni bir söylem geliştirdiler. Diyorlar ki:
- Eyvah, durum çok kötü. Suriye’ye bir operasyon gerçekleştirilirse Esad, misilleme yapar, Türkiye’yi vurur.
Sanki vurmuyor!
Cilvegözü ve Reyhanlı’daki patlamalar kimin işi? Türkiye’ye karşı PKK terör örgütünün elini kim güçlendirdi? Sınırda yakalanan çuvallar dolusu patlayıcıları kim gönderdi? Bu ülkede Suriye’den yönlendirilen kaç tane büyük eylem başlamadan önlendi?
***
Bu ülkede öylesine şartlanmış bazı güruhlar var ki...
Adeta Ankara’dan çok Şam’ı düşünüyorlar. Sanki nüfus cüzdanlarında “Türkiye Cumhuriyeti” değil, “Suriye vatandaşı” yazıyor. Sadece “muhalefet olsun” diye atamayacakları adım, yapamayacakları iş yok.
Eldeki telefon dinlemeleri ve bütün deliller, Esad yönetiminin kimyasal silaha sarıldığını gösterirken, “Yok canım, muhalifler yapmıştır” bile diyebiliyorlar.
Korkulur bunlardan!