Bu hafta vizyona giren ve ‘Jeux d’enfants’ (Cesaretin Var mı Aşka) ile tanıdığımız sevimli çift Guillaume Canet ile Marion Cotillard’ın yaşamına davet edildiğimiz film ‘Rock’n Roll’da sinema dünyasındaki yaşlanma kaygısını, Canet’in genç olduğunu kanıtlama çabalarını ve aslında daha büyük resimde, başkaları için yaşanılan yaşamlardaki seçimleri izliyoruz. 14 sene önce yazar ve yönetmen Yann Samuel’in dönemine göre oldukça yenilikçi sinema diliyle kalbimizi fetheden ve romantik komedi janrasında kült mertebesine erişen ‘Jeux d’endants’ filminin ardından oyunculuk kariyerlerinde uluslararası bir tanınırlık kazanan Guillaume Canet ile Marion Cotillard’ı daha sonra birçok yapımda izledik. Guillaume Canet’in kendisine eşlik eden bir yazar kadrosu ile birlikte yazıp yönettiği bu eğlenceli filmde ise oyuncu çift yine birlikte ama bu kez gerçek hayattaki Guillaume ile Marion’u canlandırmak üzere beyazperdedeler… Filmin hikâyesi, genç bir oyuncunun Canet’e artık eskisi kadar havalı olmadığı hatta orta yaş rollerine daha uygun olduğunu söylemesiyle başlıyor.
Mizahı bol bir toplumsal eleştiri
Üstüne toplumdaki ‘yaşlanma ve yavaşlama’ üzerine kalıplaşmış ifade ve şaşırtıcı tanımlamalar da Canet’in sanatçı egosuna dokununca önce kendini kanıtlama ardından genç gözükmenin yollarını arama ve bir noktadan sonra günümüzün takıntısı haline gelen estetik ve dışardan müdahaleler ile bambaşka birine dönüşmeye doğru hikâye ilerliyor. Bir yandan Canet’in Cotillard ile ilişkisi, ve aile olmanın getirdiği sorumlulukların da işin içine girmesiyle, film “Kim için yaşıyorsun? Kendin için mi yoksa çevren için mi?” sorusunu akıllara getirerek, bireysellikten ne anladığımıza ve kabul görme arzusunun ne menem bir şey olduğuna dair eğlenceli bir toplumsal eleştiri yapıyor. Canet, Cotillard ve sinema dünyasından kendilerine eşlik eden ünlü yapımcı ve oyuncuların performansının yanı sıra nokta atışlı tespitler ve nükteli diyaloglarıyla ‘Rock’n Roll’ sinema dünyasındaki orta yaş krizini samimi ve komik bir dille ele alıyor.