Uzun yıllar gişe rekoru kıran dünyanın en ünlü müzikali ‘Mamma Mia’ ikinci filmi ile karşımızda! Meryl Streep, Amanda Seyfried ve ilk filmdeki oyuncu kadrosunun 10 yıl aradan sonra yeniden birlikte rol aldığı ‘Mamma Mia! Yeniden Başlıyoruz’ filminde bu kez Sophie’nin annesi Donna’nın eğlenceli ve gizemli geçmişini aralamak üzere 1979 yazına geri dönüyoruz.
Tüm dünyada milyonlar tarafından izlenen, ünlü grup ABBA’nın şarkılarıyla taçlanan ‘Mamma Mia’ müzikalinin 2008 yılında beyazperdeye uyarlanan ilk filminde güçlü, renkli ve özgür ruhlu bir kadın olan Donna’nın hikâyesi vesileyle Sophie’nin gerçek babasını bulma öyküsünü izlemiştik. Bir kadın yönetmenin gözünden izlediğimiz ilk filmde, Phyllida Lloyd’un Meryl Streep’in başrolünde yarattığı ‘tek başına ayakta duran kadın’ figürünün tahmin edildiği gibi sert olması gerekmediği, hatta aksine eğlenceli ve enerji dolu olabileceğini görmüştük. İlk filmin ardından tam 10 yıl sonra Ol Parker tarafından yazıp yönetilen devam filmi ‘Mamma Mia! Yeniden Başlıyoruz’ ise olayların gizli kalmış arka planını izleyiciye anlatarak ‘aslında her şey nasıl başladı?’ sorusuna cevap veren bir minvalde ilerliyor. Haliyle ilk filmdeki eğlence, ikinci filmde yerini nostaljiye bağlı bir duygusallığına bırakıyor. Annesinin hayalini yaşatmak için devraldığı otelinin yeniden açılış hazırlıkları sırasında yaşadığı karışıklıklarla uğraşırken Donna’nın yokluğunu daha çok hisseden Sophie ile herşeyin başladığı 79 yazına geri dönüp tüm karakterlerin o zamanki hallerini görüyoruz.
DUYGU YÜKLÜ BİR DEVAM FİLMİ
Günümüz ve geçmiş arasında benzer hissiyat ve durumların olduğu flashbacklerle ilerleyen filmde, Oxford’tan yeni mezun olup hayatı keşfe çıkan Donna’yı süper enerjik Lily James canlandırıyor. Filmde Pierce Brosnan, Colin Firth, Stellan Skarsgard, Julie Walters, Christine Baranski’nin 20’li yaşlardaki halleriyle şimdi arasında yaratılan uyum dikkat çekerken, asıl komedi ve eğlenceyi yine ilk filmdeki yıldız oyuncu kadrosu izleyiciye sunuyor. Bu anlamda senaryodaki duygusal derinlik, herkes için farklı bir rolü olan erken kaybedilmiş anne-arkadaş-sevgili teması yine şimdiki zaman karakterleriyle anlam kazanıyor. Tabii kabul edelim film boyunca gözümüz Meryl Streep’i arıyor. Yönetmen Ol Parker da bunu tahmin etmiş olmalı ki izleyicinin hasretini bir noktadan sonra gideriyor ve hatta büyükanne rolünde Cher’in de kadroya dâhil olmasıyla filmin duygusal teması ve eğlencesi arasında hoş bir denge kuruluyor. Nasıl geçtiğini anlamadığımız iki saatin sonunda gözlerimizden süzülen yaşları hızlıca silerken aynı zamanda fena halde mutlu bir hissiyatla salondan ayrılıyoruz.